Gazeteciler Cemiyeti | SEÇİLMİŞ KURULLARIMIZ TOPLANDI
19140
single,single-post,postid-19140,single-format-standard,ajax_fade,page_not_loaded,boxed,,qode-theme-ver-5.6,wpb-js-composer js-comp-ver-4.3.4,vc_responsive

SEÇİLMİŞ KURULLARIMIZ TOPLANDI

07 Nis SEÇİLMİŞ KURULLARIMIZ TOPLANDI

BİLGİN” SİZDEN ALDIĞIMIZ GÜÇ VE MAZİNİN BİZE VERDİĞİ GÖREV İLE BU MÜCADELEYİ SÜRDÜRECEĞİZ”

Gazeteciler Cemiyeti seçilmiş kurullar bilgilendirme toplantısı önceki gün yapıldı. Yönetim kurulu, Denetim Kurulu, Onur kurulu ve Basın Meclisi üyeleri, Cemiyetimiz Mehmet Sürenkök Konferans Salonunda bir araya geldi.

Onur Kurulu Başkanı Ercan San, Denetim Kurulu Başkanı Doğan Bulgun ve Seçici Kurulu Başkanı Seva Erten ile katıldığı toplantıyı bir konuşmayla açan Gazeteciler Cemiyeti Yönetim Kurulu Başkanı Nazmi Bilgin, ülkemizin İçinde bulunduğu durumu anlatacak sözcükler bulamıyorum diyerek “ Anayasa mahkemesi kararının Cumhurbaşkanı tarafından kabul edilmez olarak nitelendirilmesi, kabul edilemez bir durumdur” dedi.

Bilgin, Dündar ve Gül’e ziyaret için yapılan dört başvurunun da Adalet Bakanlığı tarafından reddedildiğini belirterek tanık olduğu ülkemizdeki ihtilal dönemlerinde bile kısıtlayıcı tedbirler dışında baskı yaşanmadığını vurguladı. 70 inci yaşını kutlayan gazeteciler Cemiyetinin üç başkanının hapis cezaları aldığını hatırlatan Bilgin” öyle bir bayrak ve miras aldık, biz de sürdüreceğiz, sizden aldığımız güç, mazinin bize verdiği görev ile bu mücadeleyi sürdüreceğiz, sesinizi yükseltmeyin diyorlar, susmayacağız, suskun kalmayacağız.” dedi.

Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Nazmi Bilgini iki yılda tamamlanan Özgürlük İçin Basın projesi hakkında da bilgi verdi. 2 bin iletişim öğrencisi ve gazeteci ile yüzden fazla akademisyen ve uzmanla yapılan çalışma sonunda ortaya çıkan 597 sayfalık raporu da gösteren Bilgin bu raporun Avrupa Ülkeleri Büyükelçilerine de sunulduğunu hatırlatarak, raporda yer alan bir yılda 104 bin erişim engellemesi yapıldığına dikkat çekti.

Toplantıda daha sonra söz alan Yaşar Aysev, Toplumsal Olaylarda Gazetecinin Sorumluluğu başlıklı bir konuşma yaptı. Yaşar Aysev’in konuşmasının tam metnini gazetenizde bulabilirsiniz.

Daha sonra söz alan Basın Meclisi Üyesi Orhan Uğuroğlu, Cemiyetimiz tarafından yürütülen Özgürlük İçin Basın projesini gurur verici bulduğunu söyledi. Uğuroğlu şehit cenaze törenlerinde siyasilerin en önde görülmeleri, tabuta en yakın kişi olmalarını eleştirerek ‘bırakın aileler acılarını yaşasın’ dedi.

Daha sonra söz alan Ertürk Yöndem de program hazırladığı dönemlerde Güneydoğu Anadolu bölgesinde yaşadıklarını anlatarak bunlardan ders çıkartılması gerektiğini söyledi.

Usta Gazeteci Mete Akyol da yaptığı konuşmada öncelikle Basın Kartlarının, basın meslek örgütleri tarafından verilmesi gerektiğini savundu. Atatürk’ün iki kurtuluş savaşı verdiğini ikisinden de başarılı olduğunu, Atatürk Devrimlerinin de bir Rönesans olduğunu vurguladı.

Üyelerimizden Turgut Er basın kartlarının tarihçesini anlatarak Basın Yayın Genel Müdürlüğünce verilmesinin daha uygun olacağını savundu.

Daha sonra söz alan üye İsmet Solak’ta basın kartları komisyonundaki çalışmalarını anlattı. Son olarak kürsüye gelen Gazeteciler Cemiyeti Genel Sekreteri Ümit Gürtuna’da basın kartları konusunda görüşlerini açıkladı.

Gazeteciler Cemiyeti Seçilmiş Kurullar toplantısı sonrasında şu ortak bildiriyi yayınlandı:

Gazeteciler Cemiyeti Seçilmiş Kurullar toplantısında ülkemizin karşı karşıya kaldığı genel sorunlar ile basının yapısal, genel ve güncel sorunları ele alınarak değerlendirilmiştir.

Türkiye’miz iki ciddi tehditle karşı karşıyadır, birinci tehdit ülke ve ulus bütünlüğümüze yönelik bölücü terör faaliyetleridir. İkinci temel sorunumuz ise düşünce ve ifade özgürlüğünün önündeki engeller,  yargıya duyulan güvensizlik, ve demokrasimizi zafiyete uğratan uygulamalardır.

Bu bağlamda; Terör adeta demokrasiyi, insan hak ve özgürlüklerini çiğnemek için bahane olarak kullanılan bir araç haline gelmiştir.

Ülkemizin, bölgemizin ve dünyamızın giderek, sanki Rönesans hiç yaşanmamış gibi, ortaçağ koşullarına sürüklenmekte olduğunu söylemek, aşırı karamsarlık sayılmamalıdır.

 Tablo böylesine vahim, böylesine karanlık iken, biz gazetecilere düşen görev nedir?

Gazeteciliğin temelini evrensellik ve evrensel değerler ve gerçekler oluşturur.

Evrensel değerler, insanı insan sıfatına lâyık kılan niteliklerdir.

Gazeteci her şeyden önce “iyi insan iyi yurttaş” olmalıdır.

             Gazetecinin işlevi topluma aydınlığı ve gerçeği yansıtmaktır.

Türkiye’nin, basın ve ifade özgürlüğü açısından dünyada  son sıralarda yer alması demokrasi açısından bir utanç kaynağıdır. Bu durum kabul edilemez.

 Hem uluslararası sözleşmeler, hem de Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ile güvence altına alınan, yurttaşın habere, bilgiye ve olayları anlaşılır kılan yorumlara ulaşma hakkı temel evrensel insan haklarındandır. İfade özgürlüğü, bilgilenme hakkı, bilinçli tercih imkânı demokrasinin ön şartlarıdır.

 Gazetecilikle hayatını kazanan herkes basın mensubu sayılır. Bizim bu konuya bakış açımızı 1789 Fransız devrimi hazırlayıcılarından Voltaire’in “Sizin görüşünüze katılmıyorum. Fakat görüşünüzü özgürce savunabilmeniz için gerekirse canımı veririm” sözü ifade etmektedir.

 Basın meslek etiğinin temelini gazetecinin dürüstlüğü, objektifliği, gerçeğe saygısı ve her düşünceye eşit mesafede olması oluşturur.

 Karanlığı ve kötülüğü yaratan ve koyulaştıran unsurlar; baskı, zulüm, dikta, yobazlık, bağnazlık, dini irtica, din istismarı, açgözlülük, saldırganlık, bencillik, taassup, vicdansızlık, hırsızlık, yolsuzluk, rüşvet ve benzeri hususlardır. Bu negatif unsurların kendisine gelişme alanı bulmasının en önemli nedeni ise cehalettir. Kötü kişi aynı zamanda cahil ise, kötülüğün normal olduğunu varsayar. Kötü olmayan, fakat cahil olan kişi ise, kötülüğü teşhiste yetersizdir. Bu yetersizlik; cahili ve cehaleti, kötünün yeşerdiği ve geliştiği unsur ve alan haline getirir.

Çağdaş Eğitim, bilgi, kültür, bilim; cehaleti giderdikçe, iyilik ve aydınlık, kötülüğe galebe çalmaya ve karanlığı aydınlığa dönüştürmeye başlar.

Küreselleşen dünyanın çok boyutlu ve önemli bir gerçeği vardır. Bu durumda basının olaylara global bir perspektifle yaklaşmasını gerekli kılmaktadır.

Tüm Uluslar, yazılı, görsel ve sanal medya sayesinde, evrensel kamuoyu oluşturmaktadır.

Artık hiçbir devlet ve o devleti yöneten kadrolar, diğer devletlerin ve ulusların gözetiminden ve denetiminden masun değildir.

Bu özelliğiyle medya mensubu, gazeteci, haber ve yorum üretenler, çok daha kapsamlı bir sorumluluk yüklenmişlerdir.

 Basın, sadece doğruları yansıtmak ve halka karşı sorumlu olmak durumundadır. Bu sorumluluk, aynı zamanda halkın haber alma, bilgi edinme, hak ve özgürlüğünü de kapsar. Bu aynı zamanda medyanın basın özgürlüğünü korkusuzca ve sorumlulukla kullanmasını gerekli kılar.

 Yazılı, görsel, sanal medya özgür değilse, toplum da özgür değildir. Bunun tek şartı vardır. Gazeteci; gerçeklere sadık kalacak, objektif olacak. Kalemini, kamerasını, bilgisayarını kişisel, ekonomik ve politik nedenlerle, hiç kimseye, hiçbir muktedire, hiçbir ekonomik, politik veya sosyal gruba satmayacak, kiralamayacak. Gerçeklere, objektiviteye ihanet etmeyecek.

Halkın haber alma özgürlüğü, basın ve ifade özgürlüğünün ve demokrasinin ta kendisidir. Basın ve ifade özgürlüğü olmayan, baskı altında tutulan hiçbir rejim demokratik değildir.

Demokratik olgunluğa ve kültürel erginliğe erişmiş toplumlarda, iktidarıyla, muhalefetiyle siyasal kadroların, halkın eğilimlerini, isteklerini, özlemlerini ve eleştirilerini, isabetle kavrayabilmeleri ve gereğini yapabilmeleri, özgür medya sayesinde olur.

Özgür medya, gerçekleri yansıttığı taktirde, bundan en büyük yararı, siyasi iktidar ve muhalefet sağlar.

Sonuç olarak; basın, düşünce ve ifade özgürlüğü gazetecinin bireysel özgürlüğü değil; doğrudan doğruya halkın bilgi edinme ve haber alma hakkıdır. Bu nedenle düşünce ve ifade özgürlüğünün gerçek sahibi halkın kendisidir.

Devletin temel görevlerinden biri basının Anayasa ile tanımlanan ve uluslar arası hukuk metinlerinde, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinde yer alan görevlerini yapmasını kolaylaştırmaktır.

            Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 10. Maddesi gazetecilerin kullanacakları mesleksel özgürlüklerinin sınırlarını oldukça geniş bir şekilde belirlemiştir. Buna karşılık, aynı sözleşme, politikacıların ve kamuoyu önünde olanların bu konumu seçmekle peşinen eleştiriye açık olduklarını kabullendiklerini öngörmektedir.

            Düşünce ve ifade özgürlüğü demokrasinin sigortasıdır. Medya özgür değilse demokrasi yoktur ve bilelim ki kimse özgür değildir.

DSC_0568 DSC_0520 DSC_0530 DSC_0550