Gazeteciler Cemiyeti | Gazeteciler Cemiyeti 75’nci yılını buruk kutluyor
22432
single,single-post,postid-22432,single-format-standard,ajax_fade,page_not_loaded,boxed,,qode-theme-ver-5.6,wpb-js-composer js-comp-ver-4.3.4,vc_responsive

Gazeteciler Cemiyeti 75’nci yılını buruk kutluyor

Baskan_Atam_logo

10 Oca Gazeteciler Cemiyeti 75’nci yılını buruk kutluyor

Bilgin: Bezginlik yok, yarına güvenimiz tam

Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Nazmi Bilgin salgın ve hürriyet iklimindeki ciddi sıkıntılar nedeniyle Türk basınının çok ciddi bir dar boğazdan geçtiğini ancak yarınların aydınlık olacağına güveninin tam olduğunu söyledi. Bilgin, “Sıkıntılarımızın olduğu, işsizliğin, düşen tirajların, artan baskının ciddi yıldırıcı etkisi altında olduğumuz kesin. Ancak, bezmek yok, mücadele etmeye, yarına güvenmeye devam etmeliyiz” dedi.

Bilgin, Çalışan Gazeteciler Günü’nün geçmişte bayram olarak kabul edilmesine karşın son yıllarda olduğu gibi bu yıl da buruk kutlanıldığını hatırlattı ve bu önemli günü ve Gazeteciler Cemiyeti’nin 75’inci kuruluş yıldönümünü salgın ile daha da ağırlaşan olumsuz şartlarda kutlamaktan üzüntü duyduğunu kaydetti. Bilgin, “Cemiyetimizin 75’nci yılını ve 1961’de ilk basın yasasının yürürlüğe girmesinin yıldönümünü daha iyi şartlarda kutlamak isterdik. Hapiste 70’i aşkın meslektaşım, bu yıl içerisinde işini kaybeden 250’den fazla basın emekçisinin durumu maalesef kutlama yapılmasını imkansız bırakmaktadır. Tek başına Olay TV vakası, Türk medyasının içerisinde olduğu cendereyi sergilemektedir” dedi.

“Gazeteciler Cemiyeti gazetecilerin yuvasıdır”

Bilgin, Gazeteciler Cemiyeti’nin 75’inci yıl dönümü ve 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü dolayısıyla yayımladığı mesajında, bugünkü tablodaki bütün sorunlara rağmen Türk basını emekçilerinin her zaman fırtınaları aşmayı ve enginlere tekrar açılmayı becerebildiğine inandığını ifade etti. Bilgin, “Cemiyetimizin 75 yıllık tarihinde her dönem sadece sıkıntılar değil, çok parlak dönemler de olmuştur. Hapse düşen Cemiyet başkanlarımız olduğu gibi, ev sahipliği yaptığımız cumhurbaşkanları, başbakanlar, bakanlar olmuştur. Ne gazetecilik, ne de Cemiyetimiz siyaset ve siyasetçi ile uğraşmamaktadır. Gazeteci esasında halkın haber alma hakkını yerine getiren bir kamu hizmeti görevlisidir. Cemiyet de gazetecileri, ülkedeki tüm siyasi eğilimler ve dolayısıyla ayrışmalar ötesinde buluşturarak, içeride mesleki sorunlar, ihtiyaçlar başta olmak üzere haberler yanı sıra kültürel paylaşımlarını da konuşabildikleri, tartışabildikleri yerdir. Gazeteciler Cemiyeti gazetecilerin yuvasıdır. Cemiyet, halkın haber almasından sorumlu basın emekçileri için bir çatı olduğundan da kamu yararına bir örgütlenmedir” dedi.

Bilgin, 10 Ocak 1961’de yürürlüğe konulan 212 sayılı yasayla gazetecilerin ekonomik ve sosyal haklarını güvence altına alınarak, patronlara bağlı kalmadan özgürce ve sadece toplumun yararlarını gözetecek şekilde mesleklerini yapmalarına imkan sağlanmasının hedeflediğini hatırlattı. Gazeteciler Cemiyeti Başkanı, ancak geçen yıllar içinde 212 sayılı yasal düzenlemede haklar tırpanlanırken, medya sektöründe yaşanan gelişmeler, tekelleşme süreci ve ardından keşmekeşe dönüşen siyaset-patron ilişkileri sonucunda Türk basınının çok sorunlu bir duruma düştüğünü kaydetti. “Bu duruma gelinmesinde elbette yönetici kademesindekiler başta olmak üzere gazetecilerce de yapılan hataların payı olmuştur” diyen Bilgin, mesleki örgütlülüğün tekrar sağlanmasının ve meslek dayanışmasının geliştirilmesinin sorunların aşılmasında kilit rol oynayacağına inandığını vurguladı.

“Bayram sevinci yaşayacak günler yine gelecektir”

Bilgin, “Bir zamanlar 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’nü bir bayram olarak kutluyorduk. Bugün sadece üzüntü ile ve özleyerek hatırladığımız günler olarak yaşıyoruz. Medya sektörünün finansal ve teknolojik gelişmesi, çalışanlarına refah ve özgürlük getireceğine, maalesef sosyal güvenlikten yoksun ve sendikasız bir çalışma hayatı getirmiştir. Böyle bir ortamda ‘Çalışan Gazeteciler Bayramı’ndan söz etmek ne derece doğru olacaktır? Yine de bayram sevinci yaşayacağımız günler geleceğine, meslektaşlarımızca halkın haberdar olması için verilen mücadeleye de inancımızla gelecekten, yarınlarımızdan yana umutluyuz. Biz de Gazeteciler Cemiyeti olarak mesleğimiz için son yıllarda her geçen gün çalışmalarımızı yoğunlaştırıyor, genç meslektaşlarımızın daha iyi yetişmesi kaygısıyla da faaliyetlerimizi sürdürüyoruz. Cemiyet olarak diğer meslek örgütleriyle de dayanışma ve iş birliği zemininde gazetecilik mesleği için her türlü katkıyı veriyoruz, vermeye de devam edeceğiz” dedi.

Son olarak, 1961 yılında 212 sayılı yasa ile alınan yıpranma tazminatı hakkının büyük uğraşlarla geçtiğimiz Aralık ayında geri getirilmesi sonrasında basın kartı şatına bağlanmasını meslek mensupları arasında ayrımcılık yapıldığını kaydeden Bilgin, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı tarafından “incelemede” izahatıyla 600’den fazla medya sektörü mensubuna da basın kartlarının verilmemesinin hak gaspını artırıcı bir unsur olduğunu anımsattı. Yasal şartları sağlayan tüm gazetecilik mesleği mensuplarına “muhalif” gibi yaftalamalar olmaksızın basın kartı verilmesini beklediklerini vurgulayan Bilgin, “En önemlisi de kimin gazeteci olduğuna devlet/hükümet kontrolü altındaki bir mekanizmayla değil demokratik, gelişmiş ülkelerde olduğu üzere basın meslek örgütlerinin karar vermesi gerekir” dedi.

10 Ocak tarihini bayrama dönüştüren düzenlemenin dönemin en güçlü medya patronlarının baskısına rağmen yasalaştığını ve eksiklikleri olsa da Türk basın dünyasına saygınlık, gazetecilere de güvence getirdiğini hatırlatan Bilgin, “1946’da kurulan Cemiyetimizin kuruluş yıldönümü ile rast gelen bu özel günün tüm sorunlar geride bırakılarak gönül rahatlığı ile kutlayabileceğimiz günlerin yakın olduğuna inanıyoruz. Gazetecilik mesleğini geriletecek değil güvenceli daha güzel yarınlara taşıyacak gelişmeler olacağı umudunu koruyoruz” ifadesini kullandı.

Gazeteciler Cemiyeti Aralık 2020 ÖiB raporu açıklandı

Gazeteciler Cemiyeti Özgürlük için Basın (ÖiB) programı kapsamında yayımlanan Aralık 2020 raporuna ilişkin yazılı açıklamasında ise Bilgin her rejimde iktidarların bulunduğunu ancak sadece demokratik yönetimlerde muhalefet olduğunu söyledi.

2020 yılının Türk demokrasisi üzerine gölge düşürülmesiyle geride kaldığını vurgulayan Bilgin ifade özgürlüğüne ve toplumsal muhalefeti baskı altına alan zincire yeni halkalar eklendiğini söyledi. “Yıl içerisinde barolar, sosyal medya gibi farklı alanlara yönelik iktidar kontrolünü arttırıcı düzenlemelere Aralık’ta derneklere kayyım atanmasına kapı açan yasal değişiklik eklenmesiyle özgürlükler, dolayısıyla demokrasimiz üzerine, bir kez daha gölge düşürülmüştür” diyen Bilgin, salgın bahanesiyle yıl boyunca anayasadaki hak ve özgürlüklerin daraltıldığını kaydetti.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın hükümet olarak 2021 yılında reform yapılacağı yönünde yıl sonundaki açıklamalarına karşın 2020’nin hukuk devleti ilkesinden uzaklaşıldığını kaydeden Bilgin, ÖİB Aralık 2020 raporunda detaylarına yer verildiği üzere, “Korona virüsü salgını gerekçesiyle yıl boyunca dini toplantılar, iktidar partisine üye kabul törenler, toplu açılış etkinlikleri ve parti toplantıları neredeyse hiçbir kısıtlama olmadan devam ederken, her türlü diğer toplumsal etkinlik ve eylemler yasaklanmaya devam etti. Son yasalaşan kitle imha silahlarının yayılmasının ve finansmanının önlenmesiyle ilgili torba yasayla anayasaya aykırılıklarına aşikar örgütlenme özgürlüğü açısından tartışmalı hükümlere yer verildi” dedi. Gazeteciler Cemiyeti başkanı, “Bu torba yasayla sivil toplum yapılanmasını düzenleyen 38 maddelik Dernekler Kanunu’nun sekiz maddesinde değişiklikler yapılırken, Avukatlık Kanununun 35. maddesine de aykırı şekilde avukatlara vekili oldukları örgütlerle ve takip ettikleri davalarla ilgili adeta ‘muhbirlik’ zorunluluğu getirildi” tespitlerini paylaştı.

“Engellemeler anayasal ihlaldir”

2020’nin son aylarında “kişilik haklarını koruma” iddiasıyla anayasal “halkın haber alma” hakkına aykırı şekilde erişim engelleme kararları alınmasında rekor artış yaşandığını söyleyen Bilgin, “Artık TBMM’de millet iradesi temsilcileri olan milletvekillerince yürütülen yasama faaliyetlerini de kamuoyundan saklama aracına dönüştü. Engellemeler anayasal haber alma hakkı ihlalleridir. Yolsuzluklar, sahtecilik ve hatta bu konuda yargı kararıyla ilgili haberler yanı sıra ‘yayınlanmamış habere erişim engeli’ kararıyla ‘kişilik hakları ihlali’ gerekçesi ‘halkın olan bitenden, bilgiden mahrum bırakılması’ haline geldi” diye konuştu.

Gazetecilik mesleği açısından temel görev olan “halkı haberdar etmek” ile çelişkili şekilde ÖİB Aralık ayı raporunda pek çok erişim engeli kararı bulunduğunu kaydeden Gazeteciler Cemiyeti başkanı, rapordaki verilerden şu örnekleri aktardı: Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu’nun başvurusu üzerine ANKA Haber Ajansı’nın CHP’li Özkan Yalım’ın TBMM’ye sunduğu soru önergesiyle ilgili haberine erişim engeli getirildiği görüldü. Sabancı Grubu’nun şikayeti üzerine Türk-İnternet’in henüz yayınlanmadığı ve hazırlayacağı Sabancı ailesiyle ilgili her türlü haberine engelleme kararı getirilmesi de dikkat çekti. Geçtiğimiz Kasım ayında halkın hükümete yakın medya kuruluşlarıyla kamu yayıncılığına sahip olması gerekli TRT ve Anadolu Ajansı’ndan 25 saat boyunca öğrenemediği Berat Albayrak’ın Hazine ve Maliye Bakanlığı’ndan istifa süreciyle ilgili diğer yayın kuruluşlarınca yayımlanan bazı haberlere de erişim engeli getirildi. Cumhuriyet, OdaTV, TELE1 ve Yeniçağ’da, Albayrak’ın danışmanınca yapılan açıklamayla ilgili haberleri engellendi. İstanbul 12. Sulh Ceza Hakimliği ise, A3 Haber, ABC ve Halk TV’nin internet sitesinde yer alan “Alman Dergisi’nde (Focus Dergisi) Erdoğan’ın servetini yazdılar: Buzdağının görünmeyen kısmı” haberlerini engellemekle kalmadı, internet ortamından “tümüyle silinmesine” karar verdi. Aralık ayında gazeteyolculuk.net, Jin News ve Gazetefersude gibi medya kuruluşlarının internet sitelerine de erişim engeli uygulandı.

Aralık ayında medya kuruluşlarına yönelik hükümet kontrolündeki diğer kurumlar ile cezalandırıcı tutum sergilenmeye devam edildiğini de vurgulayan Bilgin, “Basın İlan Kurumu (BİK), Cumhuriyet’e Kasım ayında 28 gün ilan kısıtlama cezası ardından Aralık ayında 27 gün ilan kısıtlama cezası uyguladı. Hazine ve Maliye Bakanlığı, Sözcü’ye ‘takdirimiz’ gibi gerekçelere dayanan incelemesi sonucunda 2018 yılına ait toplam 14.5 milyon lira vergi cezası kesti” hatırlatmasını yaptı.

Bilgin, RTÜK’ün HalkTV ve Fox TV’yi hedef alan cezalandırma kararları ardından CHP Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın “Gerçek Fikri Ne” programı canlı yayınında kullandığı ifadeleri gerekçe göstererek, Habertürk TV’ye beş kez program durdurma ve en üst sınırdan idari para cezası vermesini muhalefete, eleştiriye tahammülsüzlüğü gösterdiğini kaydetti.

Hapiste 72 gazeteci

Bilgin, “Basın özgürlüğünde Türkiye’nin en önemli sorunu niteliğindeki gazetecilere yönelik tutuklu soruşturma ve yargılama kararları alınmasıyla birlikte sadece haberleri gerekçe gösterilerek hapis cezaları verilmesi Aralık ayında da sürdü. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’nın yasal mevzuattaki koşulları yerine getirmelerine rağmen tüm gazetecilere basın kartı vermeme tavrı ise, gazeteciler aleyhine yargı kararlarına da gerekçe oluşturmaya başladı. 2020 yılında, özellikle bazı medya kurumlarında çalışanlara yönelik ‘basın kartı verilmemesi’ tavrı nedeniyle, hatta ‘basın kartı verilmeyecekler’ gizli listesi hazırlandığı iddia edilirken, daha önce ‘süresiz basın kartı’ sahibi çok sayıda gazeteci için de ‘mesleği icra etmiyor’ gerekçesiyle basın kartlarını yenilememe tutumu sergilenmesi yılın önemli şikayetlerdendi” dedi.

Bilgin, “Ne yazık ki 2020 yılında hapisteki gazeteciler Türkiye ve Türk basını için son 20 yıldaki en önemli sorunlardan birisi olmaya devam etti. ÖİB’in açık kaynaklardan derlediği bilgilere göre;  Kasım ayında 69’a düşen hapisteki gazeteci sayısı 43’ü hükümlü ve 29’u gözaltında veya tutuklu olmak üzere 72’ye yükseldi” dedi.

ÖiB Aralık 2020 raporuna ve geçmiş aylara ilişkin raporlara ise, öib_aralık_2020  www.pressforfreedom.org ve media4democracy.org internet adreslerinden ulaşabilirsiniz.