Gazeteciler Cemiyeti | GAZETECİLER CEMİYETİNİN TÜRK BASININ SORUNLARI RAPORU YAYINLANDI
18325
single,single-post,postid-18325,single-format-standard,ajax_fade,page_not_loaded,boxed,,qode-theme-ver-5.6,wpb-js-composer js-comp-ver-4.3.4,vc_responsive

GAZETECİLER CEMİYETİNİN TÜRK BASININ SORUNLARI RAPORU YAYINLANDI

31 Ara GAZETECİLER CEMİYETİNİN TÜRK BASININ SORUNLARI RAPORU YAYINLANDI

Gazeteciler Cemiyeti Raporu: Türk Basınının Sorunları, Görüş ve Önerilerimiz – 2014

 

GİRİŞ

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 28. maddesi, gazetecilik açısından çok önemli hükümler içermektedir: “Basın hürdür, sansür edilemez. (…) Devlet, basın ve haber alma hürriyetlerini sağlayacak tedbirleri alır.” Anayasanın 29. maddesi “Süreli ve Süresiz Yayın Hakkı”nı teminat altına alırken, 30. madde “Basın Araçlarının Korunması”nı öngörmektedir.

Demokrasilerin temelini oluşturan ve vazgeçilmesi mümkün olmayan basın ve ifade özgürlüğü açısından da vatandaşlara önemli teminatlar sağlayan Anayasamızın 24, 25 ve 26. maddelerinde de “Din ve Vicdan Hürriyeti”, “Düşünce ve Kanaat Hürriyeti”, “Düşünceyi Açıklama ve Yayma Hürriyeti”ni güvence altına almaktadır.

Türkiye’de demokrasinin iyileştirilmesi ve ülkemizin çağdaş demokrasiler arasında başı dik bir şekilde hak ettiği yeri alması için çaba harcayan siyasi çevreler ile sivil toplum kuruluşlarının, geliştirilmesini ve daha geniş özgürlükler içermesini istediği yürürlükteki Anayasamızın bile anılan maddelerindeki bu teminatlar, demokratikleşme çabasındaki ülkelere örnek gösterilebilir. Ne var ki uygulamada ülkemizin, basın ve ifade özgürlüğü açısından dünya sıralamalarında hak etmediği son sıralarda yer alması demokrasimiz için utanç kaynağıdır.

Türk basının sorunlarını, “basın ve ifade özgürlüğü”, “gazetecilerin her an ‘terörist’ suçlamasıyla tutuklanmasına yol açan yasa hükümleri”, “sansür ve oto-sansür”, “basında tekelleşme ve sendikasızlaştırma”, “iş yasalarında yapılmak istenen değişikliklerle gazetecileri bekleyen tehlikeler” gibi başlıklar altında toplamak mümkündür.

Gazeteciler Cemiyeti olarak, bu konularda daha önceki çalışmalarımızda da benzerini sunduğumuz görüşlerimiz güncellenmiş olarak aşağıdadır:

            1. BASIN VE İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ:

Basın ve ifade özgürlüğünün önündeki engellerin kaldırılması, Türkiye’nin demokratik gelişimi açısından acilen atılması gerekli adımların başında gelmektedir. Çünkü ülkemizde basının temel sorunu basın ve ifade özgürlüğüdür. Halkın haber alma hürriyetinin işlerliği için, basın ve ifade özgürlüğü, olmazsa olmaz bir gerekliliktir. İfade özgürlüğü demokrasinin atar damarıdır. Basın özgürlüğü de, kamuoyunu bilgilendirme ve eleştiri hakkı ile ifade özgürlüğünü hayata geçirebilmenin en etkin aracıdır.

Basın ve ifade özgürlüğü konusunda Türkiye’nin dünya sıralamasında çok gerilerde bulunması, ülkemizde bu konuda acil iyileştirmeler gerektiğinin bir göstergesidir. Gazeteciler Cemiyeti olarak, zaman zaman gündeme gelen anayasa değişikliği çalışmalarında basın ve ifade özgürlüğünün gözetilmesinin büyük önem taşıdığına inanmaktayız. “Milli güvenlik”, “kamu düzeni”, “genel ahlak” gibi kavramlar gerekçe gösterilerek, basın ve ifade özgürlüğünün sınırlanması ile şimdiki Anayasada bulunan “basımevi açmada izin alma koşulu ve mali teminat getirilemeyeceği”, “basın araçlarının müsadere edilemeyeceği” hükümlerin kaldırılmasının tartışmaya bile açılmaması gerekir.

a) Türk Ceza Kanunu ve Terörle Mücadele Yasası’ndaki hükümler:

Türk Ceza Kanunu ve Terörle Mücadele Kanunu’nun basın, düşünce ve ifade özgürlüğüyle bağdaşmayan bazı maddeleri, gazetecilerin her an terörist suçlamasıyla tutuklanmasına kapı açmaktadır. Bu maddeler yüzünden her gazeteci, yazdıklarından dolayı herhangi bir gün sabaha karşı evinden alınarak cezaevine kapatılma tehlikesiyle karşı karşıya gelebilmektedir. Bu tehlike, basın özgürlüğüne ciddi zararlar vermektedir.

b) Ceza Muhakemesi Kanunu’nda değişiklik teklifi:

İktidarın TBMM Başkanlığı’na sunduğu, Ceza Muhakemesi Kanunu’nda (CMK) değişiklik içeren yasa teklifi, güvenlik güçlerinin şiddet olayları karşısındaki yetkilerini genişletirken, basın ve ifade özgürlüğüne sınırlamalar getirebilecektir.

Buna göre sanığın kaçma şüphesine bakmadan hakim tutuklama kararı verebilecektir. Şüpheli veya sanığın yakalanabileceği ya da suç delillerinin elde edilebileceği hususlar varsa polis, yürürlükteki yasaya göre “kuvvetli şüphe” gerekirken, şimdi sadece “makul şüphe” olduğu zaman gerekli aramayı yapabilecektir.

Güvenlik paketiyle katalog suçların kapsamı genişletilirken, devlete yönelik ve anayasal suçlar da katalog suç kapsamına alınmak ve “katalog suçlarda” sanığın mal varlığına el konulabilmesine yol açılmak istenmektedir.

Bu tasarrufların öznel yargılarla yapılabilecek olması, Türkiye’nin gündeminde zaten sorun olarak mevcudiyetini koruyan basın ve ifade özgürlüğünün önündeki engellerin kaldırılması yerine daha da artması sonucunu doğuracaktır. Bu düzenlemeler, keyfi uygulamaları artıracaktır. Bunların önüne geçilmesi için siyasi partilerin ve sivil toplum kuruluşlarının çabalarını artırması gereklidir.

 

c) Hakaret suçlarında hapis cezası:

Hakaret suçlarında hapis cezası kaldırılmalıdır. Avrupa Birliği ve uluslararası standartlar esas alınarak, TCK’nın 125 ve 130. maddeleri başta olmak üzere, hakaret iddiası ceza yargılamasına ve hapis cezası yaptırımına konu olmaktan çıkarılmalıdır. Eğer hukuka aykırılık varsa, öldürücü olmamak kaydıyla, tazminatla karşılanması yeterlidir. Avrupa Birliği ülkelerinde izlenen yol budur. Bizim de aynı ilkeyi benimsememiz gerekir.

d) Can güvenliği:

Gazeteciler, bazı toplumsal olayları izlerken zaman zaman şiddete maruz kalmaktadır. Meslektaşlarımız, bazen öfkeli vatandaşların, çoğu zaman ve daha da önemlisi güvenlik güçlerinin hedefi olabilmektedir.

Gezi Parkı protestolarından bu yana, çeşitli gösterileri izlemek görevini yerine getiren gazetecilerin polis saldırısına uğradığı birçok örneğe tanık olunmuştur. Daha da acısı, bu meslektaşlarımızın basın kartını, fotoğraf makinesini, kamerasını, mikrofonunu görmesine rağmen, onlara plastik mermi, biber gazı, TOMA’ların kimyasal madde içeren suyunu sıkan güvenlik güçlerinin varlığıdır.

Gazetecilerin can güvenliğini tehlikeye sokan bu uygulamalar açıkça suç teşkil etmektedir! Ayrıca kimyasal maddeler ve gazlar kullanılarak yapılan müdahaleler, meslektaşlarımızın sağlığını doğrudan etkilediği için suçtur!

Bu uygulamalar, gazetecilerin mesleklerini özgürce icra etmesinin önünde birer engeldir.

 

1.1. ÖZGÜRLÜK İÇİN BASIN PROJESİ

Gazeteciler Cemiyeti, basın ve ifade özgürlüğünün önündeki engellerin kaldırılmasına katkıda bulunmak ve bu konuda farkındalık yaratmak üzere bu yılın başında Avrupa Birliği Sivil Düşün Programı çerçevesinde “Özgürlük İçin Basın” (Press For Freedom) projesini hayata geçirmeye başlamıştır.

Proje, genel anlamda ifade ve basın özgürlüğü için yeni bir platform kurmayı, karar alma süreçlerini etkileyen medya personelinin, sivil toplum yapısının kapasitesini artırmayı ve böylece demokrasi, insan hakları ve hukukun üstünlüğü konularındaki kamuoyu tartışmalarına katılan daha dinamik bir sivil toplum yaratmayı amaçlamaktadır.

Proje kapsamında yerel gazetecilerden, avukatlardan, STK çalışanlarından, akademisyenlerden oluşan, medyanın bağımsızlığına, insan hakları, sosyal içerme, ifade özgürlüğü, demokratikleşme konularına öncelik veren, Avrupa Birliği’nin temel değerlere bağlı yeni bir “İfade Özgürlüğü ve Basın Etiği Daimi Komitesi” kurulmuştur. Daimi Komite, bir ulusal ve yedi bölgesel komiteden oluşmaktadır. Komitelerde yer alan avukatlar, ihlal bildirimleri için gerekli durumlarda ücretsiz hukuki danışmanlık hizmeti verecektir. İhlale uğrayanların, ücretsiz 0800 314 00 30 numaralı telefondan ve internet sitesindeki ihlal bildirimi sayfasından başvuruda bulunabilecekleri duyurulmuştur.

İfade Özgürlüğü ve Basın Etiği Daimi Komitesi, proje boyunca Türkiye’de basın ve ifade özgürlüğü konusundaki son durumu özetleyen periyodik raporlar hazırlamaktadır. Bu raporlar web sitesinde düzenli olarak yayımlanmaktadır.

Proje kapsamında mesleki etik; basın ve ifade özgürlüğü; yazılı, elektronik ve görsel-işitsel medya ve karşılaşılan tehlikeler; sunum ve düzenleme teknikleri; sosyal güvenlik eğitimi; zaman yönetimi eğitimi olmak üzere iki yıl boyunca 6 ana başlıkta eğitimler devam etmektedir. Eğitimler Ankara merkez olmak üzere, İzmir, Antalya, Bursa, Konya, Trabzon, Gaziantep ve Erzurum bölgelerinde yapılmaktadır.

“Özgürlük için Basın” projesiyle ilgili ayrıntılı bilgilere, yürütülen faaliyetlere ve raporlara “www.pressforfreedom.org” internet adresinden erişilebildiği gibi, ihlal bildirimleri aynı adres üzerinden yapılabilmektedir.

Gazeteciler Cemiyeti, 1 Ocak 2016 tarihinde sona erecek projenin başarısı için, siyasi partilerin ve sivil toplum kuruluşlarının katkılarını beklemektedir.

2. SANSÜR VE OTO-SANSÜR:

Bir ülkede basın ve ifade özgürlüğü yoksa sansür ve oto-sansür vardır. İktidarların hoşuna gitmeyen yazı ve haberleri yüzünden gazeteci ve yazarların işlerine son verdirilmesi; medya gruplarının dünyada benzeri görülmemiş büyüklükte vergi cezalarıyla sindirilmesi, Basın İlan Kurumu aracılığıyla resmi ilan dağıtımında zaman zaman kullanılan sübjektif kriterler tipik sansür uygulamalarına yol açmaktadır. Öte yandan, her an “terörist” suçlamasıyla tutuklanma tehlikesiyle karşı karşıya kalarak yıldırılan gazeteciler, “oto-sansür”e yönelebilmektedir.

Gazeteciler Cemiyeti’nin yürüttüğü “Özgürlük İçin Basın” projesi çerçevesinde yayımlanan aylık raporlarda, sansür ve oto-sansür uygulamalarının örneklerini görmek mümkündür.

 

3. TEKELLEŞME VE SENDİKASIZLAŞTIRMA:

Basındaki tekelleşmeyle ve siyasi iktidarların baskılarıyla giderek büyüyen sendikasızlaştırma hareketi, medya mensuplarının iş güvenceleri olmadan çalışmasına sebep olmaktadır. Ayrıca medya kuruluşları, hukuka aykırı olarak taşeron işçi çalıştırmaktadır. Sosyal güvenlikten yoksun olanların, sansürsüz ve özgür gazetecilik faaliyetleri yürütmeleri mümkün değildir. Bu yüzden gazetecilerin sendikalı çalışma hayatı teşvik edilmelidir. Bu arada, basının başlı başına bir iş kolu olarak kabul edilmesi şarttır.

Sektörde, maalesef oldukça fazla sayıda gazetecinin aldıkları ücretlerin tamamının bordroya yansımadığı, bu kişilerin asgari ücretten istihdam edildiği görülmektedir. Gazetecilerin emekli olurken mağdur olmasına yol açan bu uygulamaya son verilmesi gerekir. Gazetecilerin maaşlarının tamamının bordroda gösterilmesi yasal zorunluluktur. Ücretlerin bir bölümü veya tamamı “telif ücreti” adı altında ödenemez. Basın çalışanlarının mağduriyetinin önüne geçilmesi için yasalara aykırı bu uygulamaların hassasiyetle denetlenmesine ve aksaklıkların giderilmesine acil ihtiyaç vardır.

Gazetecinin, geçimine ve insan onuruna yaraşır yaşam sürdürmesine yetecek kadar gelirinin olması ve bu geliri gazetecilik faaliyetinden elde etmesi, basın ve ifade özgürlüğü bakımından mutlak gerekliliktir. Bu yüzden gazetecinin asli işinin gazetecilik olması ve gelir elde etmek amacıyla başka işlerle uğraşmaması son derece önemlidir. Bir gazetecinin gelir elde etmek üzere gazetecilik dışında işte çalışması, tarafsızlığını yitirmesine de yol açabilir. Bu da basın özgürlüğüyle bağdaşmayacağı gibi, gazetecinin mesleğini dış etkenlerin baskısı altında yapması sonucunu doğurur.

Bütün bu sorunların önüne, sendikalı çalışma yaşamı ve toplu iş sözleşmeleriyle geçilebilir. Gazeteciler Cemiyeti olarak, her vesileyle meslektaşlarımıza sendikalı çalışma yaşamının anayasal bir hak olduğunu hatırlatmakta ve bu haklarına sahip çıkmaları konusunda onları teşvik etmekteyiz.

4. İŞ YASALARINDA YAPILMAK İSTENEN DEĞİŞİKLİKLER:

Gazeteci, Anayasa’da öngörülen halkın haber alma hürriyetinin bir ayağı olarak gündemdeki gelişmelerle ve meydana gelen olaylarla ilgili haber toplamak, haber ve makale yazmak, fotoğraf ve görüntü çekmek, sürekliliği olan gelişmeleri aktarmak ve halkın bilmesi gereken konuları gündeme taşımak üzere, Basın İş Kanunu çerçevesinde faaliyet gösteren yazılı, görsel ve elektronik kitle iletişim araçlarında profesyonel olarak çalışan, gazetecilik formasyonu almış, mesleğin gerektirdiği donanıma ve yeterliliğe sahip fikir işçisidir.

Gazetecilerin iş sözleşmesi ile ilgili olarak, gazetecilerin çalışma koşulları, ücretleri, izinleri, tazminatları vs. konular ayrı bir yasayla düzenlenmelidir. Hâlihazırda yürürlükteki 5953 sayılı Basın İş Kanunu, bu konuları içermektedir.

Yürürlükteki Basın İş Kanunun Korunması ve uygulanmasının titizlikle denetlenmesi gerekir. Bu kanunun gazetecilere sağladığı haklara ilave yeni haklar, toplu iş sözleşmeleriyle sağlanabilir. Bu da gazetecilerin sendikalı çalışma yaşamı içinde olmaları açısından önem taşır. Basın iş sözleşmelerinin, Basın İş Kanununa uygun olarak düzenlenmesi ve toplu iş sözleşmeleriyle güvence altına alınması da gazeteciler için önemlidir.

Kıdem tazminatı:

Gazeteciler, yapılmak istenen yasal düzenlemelerle kıdem tazminatlarının kaldırılması konusunun gündemde tutulmasından derin endişe duymaktadır.

Meslektaşlarımız için hayati önem taşıyan kıdem tazminatı, yasada belirtildiği şekilde aynen devam etmelidir. Kıdem tazminatlarının hesaplanmasında, gazetecinin aylık gerçek ücretinin altında olmamak kaydıyla, bir yıllık bütün gelirlerinin 12’ye bölünmesiyle ortaya çıkan aylık giydirilmiş ücret esas alınmalıdır.

Ödenmeyen ücretlere ve fazla mesai ücretlerine günlük yüzde 5 gecikme faizi uygulanması, her ne kadar Yargıtay içtihatlarıyla yüzde 80-90 oranında kesintiye tabi tutulsa da, 5953 sayılı Basın İş Kanununun getirdiği önemli haklardan biridir. Bu uygulamanın devam etmesi son derece önemlidir.

Gazetecilik faaliyetlerinin denetlenmesinin, basın ve ifade özgürlüğünün önüne geçmemesi gerekir. Gazetecilerin resmi makamlar tarafından denetlenmesi kabul edilemez. Bu tür uygulamalar, basını vesayet altına sokar. Basının vesayet altında bulunması, Anayasa güvencesi altında olan halkın haber alma hürriyetini zedeler.

Denetim:

Gazetecileri, ancak gazeteciler denetleyebilir. Bu da gazeteci sendikaları yoluyla sağlanabilir. Bu nedenle gazetecilerin, sendikalı olmaları zorunlu hale getirilmelidir. Sendikalı çalışma yaşamı, gazetecinin sosyal güvenlikten yoksun çalışmasının önüne geçerek basın ve ifade özgürlüğüne katkıda bulunur.

Gazete sahiplerinin asli işlerinin gazetecilik olması gerektiği de yadsınmaması gereken bir konudur. Başka işlerle uğraşan gazete sahipleri, zaman zaman çıkarları yüzünden siyasi iktidarların hedefi haline gelebilmektedir. Bu da basın kuruluşlarının sansür ve oto sansür uygulamalarına yönelmesine yol açmaktadır.

SONUÇ:

Gazeteciler Cemiyeti olarak, basın ve ifade özgürlüğünü engelleyen ve gazetecilerin her an “terörist” suçlamasıyla demir parmaklıkların arkasına kapatılmasına yol açabilen yasa hükümlerinin kaldırılması çağrısını her fırsatta yinelemektedir.

Basın ve ifade özgürlüğü ile halkın haber alma hakkının önündeki en büyük engellerden tekelleşme ile siyasi iktidarların gazetecilere ve medya gruplarına baskı ve müdahaleleri sona ermelidir.

İktidarların hoşuna gitmeyen yazı ve haberleri yüzünden gazeteci ve yazarların işlerine son verdirilmesinden ve medya gruplarının dünyada benzeri görülmemiş büyüklükte vergi cezalarıyla sindirilmesinden vazgeçilmelidir.

Basındaki tekelleşmeyle ve siyasi baskılarla giderek büyüyen sendikasızlaştırma hareketine, bunun sonucunda medya çalışanlarının iş güvenceleri olmadan çalışmasına ve hukuka aykırı olarak taşeron işçi çalıştırılmasına son verilmelidir.

Basın İlan Kurumu aracılığıyla resmi ilan dağıtımında zaman zaman kullanılan sübjektif kriterler acilen terk edilmelidir.

İnternet sitelerini ve sosyal paylaşım ağlarını “baş belası” gören anlayış değiştirilmeli, siyasi iktidarların hoşuna gitmeyen haberler veren televizyon kanallarına ağır cezalar verilmesinden kaçınılmalıdır.

Basını iktidarların güdümüne sokacak denetim mekanizmaları getiren ve gazetecilerin kıdem tazminatlarından mahrum kalmasına yol açabilecek yasal düzenlemeler asla gündeme getirilmemelidir.

Gazetecilerin sendikalı çalışma yaşamı teşvik edilmeli, medya patronlarının taşeron işçi çalıştırması önlenmelidir.

Türk basını, siyasi iktidarların güdümünden kurtularak sansür ve oto-sansür uygulamalarından uzaklaştığında, Türkiye’de yeniden “dördüncü kuvvet” olacak, uluslararası medya kuruluşlarıyla yarışacak düzeye gelecektir. Bunun için yeterli teknolojiye sahip olan basınımızda, bunu sağlama azim ve kararlılığında meslektaşlarımız çalışmaktadır. Beklentimiz, bunu sağlayacak siyasi iradenin ortaya çıkmasıdır

      GAZETECİLER CEMİYETİ

     YÖNETİM KURULU adına

     BAŞKAN NAZMİ BİLGİN