ALTAN ÖYMEN” SİYASETE KATILARAK OLUMSUZLUĞU DÜZELTEBİLİR SİNİZ”
Adı Alfabe kahramanına verildi, öğrencilik yıllarında okumaya ve yazmaya ilgi duyuyordu, Kaymakam olacaktı ama öğrencilikte girdiği gazetecilikte kaldı. Siyaset ve gazeteciliği birlikte yürüttü, askeri engellerde her ikisini de yapamadığı zamanlar oldu ama ikisinde de en üst makama kadar çıktı, milletvekili oldu, bakanlık yaptı, CHP Genel Başkanı seçildi, başyazarlık yaptı gazeteler yönetti, ANKA Ajansı kurdu, kitaplar yazdı. Meslekte altmış yılını dolduran Altan Öymen ile geçmişe uzandık.
Trabzonlu Ceza Hakimi Mehmet Raşit Bey’in oğlu Hıfzırrahman Raşit, 20. yüzyıl başında, 1900 yılında dünyaya gelir. Birinci Dünya Savaş’ın sona erdiği 1918 yılında, İstanbul Erkek Öğretmen Okulu’nu dereceyle bitirir ve eğitim için Almanya ya gönderilir. 1919 yılı sonlarında yurda döner ve öğretmenlik yapmaya başlar. Kastamonu ve Samsun illerindeki görevlerinden sonra memleketi Trabzon’a atanır. Öğretmenliğinin yanı sıra eğitim çalışmalarına katkıda bulunmak amacıyla kendi imkânları ile çıkarttığı, ‘Yeni Mektep’ adlı dergi, Türkiye Büyük Millet Meclisi Reisi Gazi Mustafa Kemal’in de dikkatini çekmiş ve bir mektupla da onu kutlamıştır. Memleketi Trabzon’daki görevi sırasında, 1921 yılında bugünkü Trabzon Sporun temeli sayılan İdman Ocağını beş arkadaşı ile kurar ve gittiği yeni görev yeri İstanbul da ise yaşamı değişecektir. Hıfzırrahman Raşit Bey, İstanbul Kız Öğretmen Okulu’nda, Bolu eşrafından Agâh Beyin kızı Nezaket Hanım’ı tanır ve evlenirler. Çiftin ilk çocuğu Altan Öymen 20 Haziran 1932’de İstanbul’da doğar ve iki yaşında ömrünün büyük bölümünü geçireceği, gazetecilikte ve siyasette adını duyuracağı Ankara’ya gelir. Altan Öymen anlatıyor:
“Annem ve babam cumhuriyetin ilk eğitim kadrosu elemanları olarak başkente geliyor, ben iki yaşımdayım. Babam önce Gazi Eğitim Enstitüsü’nde sonra da Milli Eğitim Bakanlığında çalışıyor. Dil devrimi dönemi, adlar ve soyadların Türkçe olmasına dikkat ediliyor, babam da dil devrimine tam destek verdiği için ‘fikir adamı’ anlamına geldiğini savunduğu Öymen’i soy ad olarak alıyor. Bana da o günlerde pek bilinmeyen Altan ismini koyuyor. Altan, iki dağ arasından doğan ‘tan’ anlamına geliyor, rengi de, al. Örsan da ‘Örshan’dan geliyor, eski Türk isimlerinden, ‘h’ zaman içinde düşmüş. Kız kardeşimin ismi de ‘Gülden’ hâlâ kullanılıyor.
Mesleki yayınlar çıkartan babamın o yıllarda hazırladığı Alfabe kitabı, tüm okullarda tek tip ders kitabı olarak kabul ediliyor. Bu kitabın erkek çocuk kahramanının adı ‘Altan’. On yıl çocuklar benim adımla, okuma yazma öğrendiler yani…
Şehrin merkezi o zaman Ulus, ahşap bir evde oturduğumuzu hatırlıyorum. Daha sonra Posta Caddesinde bir apartmanda oturduk, kardeşim Örsan burada doğdu, ben ilkokula burada, Devrim İlk Okulu’nda başladım. Ardından, Yenişehir’de bir apartmana taşındık, Mimar Kemal İlk Okulu’na devam ettim, ardından da 1949 yılında Atatürk Lisesi’nden mezun oldum.
Çocukluğumdan beri zaten okumaya meraklıydım. Bir kısmı çeviri otuzdan fazla kitabı olan babam o yıllarda Milli Eğitim Bakanlığı’nın ‘İlk Öğretim’ dergisini çıkartıyordu, tüm çalışmalar evde, önümüzde yapılırdı. Ben, ortaokuldayken üç kardeş, okuması beş kuruş olan ‘Öymen Kardeş’ diye dergi çıkartırdık evde… Lise yıllarımda da okulda ‘Atayolu’ isimli duvar gazetesini çıkartmıştım.
Ama ben kaymakam olacaktım, bu nedenle de Mülkiye’ye kaydoldum. Arkadaşım ressam Ömer Uluç, mülkiye öğrenciliği sırasında bana gazetecilik yapmamı öneriyordu, bu iyi bir fikir geldi başvuru yaptım. Çalışacağım gazete tabii ki Ulus idi Babam CHP Milletvekilliği yapmıştı, herkesi tanıyordu üstelik bana da yakındı ve kendim gittim, iş istedim. Beni biraz oyaladılar, uzun bekleyişten sonra Ulus Gazetesin de, 12 Aralık 1950 günü çalışmaya başlayabildim.
İstihbarat şefi İlhan Paniç’in bazı metotları vardı. ‘Al bunu yaz’ der, yazarsın, ‘olmamış yeniden yaz’ der, neden olmadığını söylemez… İnsanın kendi yanlışını bulmasını sağlayan can sıkıcı bir iş ama bana katkıları oldu, İlhan Beyi şükranla anarım.”
HAREKETLİ GÜNLER
Çok partili siyasi hayat iç çekişmelere sahne olmaktadır. İktidardaki Demokrat Parti, ana muhalefet ile ilişkilerini sertleştirmiş, Cumhuriyet Halk Partisi’nin mallarına el koymuştur. Ulus Gazetes’nin siyasi yönetmeni Nihat Erim de kendi adına Yeni Ulus isimli bir gazete çıkartmaya başlar. Ulus’taki tüm kadronun geçtiği bu gazete daha sonra Halkçı adını alır. Bu kadroda; birinci yönetici Münir Berki, ondan sonra Cemal Sağlam ve Nihat Subaşı gelmektedir. Başyazar Hüseyin Cahit Yalçın, birinci sayfa yazarı Nihat Erim, fıkra yazarları Nurullah Ataç, Namık Zeki Karal’dır. Sayfa sekreterliğini Bülent Ecevit yapmaktadır, Cüneyt Acayürek, İbrahim Cüceoğlu ve Altan Öymen de muhabirdir. Yasa üzerine yapılan bir yorum ile mallar iade edilir ve Ulus gazetesi yeniden çıkmaya başlar, tam kadro oraya geçer.
1955 yılında, İstanbullu işadamları ile gazeteci Cihat Baban, Tercüman Gazetesi’ni çıkartmaya başlar. Ankara temsilcisi Mekki Sait’tir, muhabirlik de Altan Öymen’e teklif edilir, işte öyküsü:
TERCÜMAN ÇIKIYOR
“ Mekki Sait, Milletvekiliydi, kısa bir süre sonra ayrıldı ve ben o zamanki adıyla ‘mümessil’ yani temsilci oldum. İstanbul gazeteleri de Ankara’da büro açmaya başlamışlardı, Kızılay’a doğru bir yönelme vardı ben de, 1956 yılında Tercüman Gazetesi için Tuna Caddesinde bir büro tuttum.
Cihat Baban gazeteden ayrıldı, Yeni Gün Gazetesi çıkıyordu, istihbarat şefi olarak teklif aldım, oraya gittim, bir süre sonra genel yayın müdürü oldum, 1957 seçimi öncesiydi.
O dönemde basın kanunu birçok değişikliğe uğramıştı ve gazeteciler hapishaneye girmeye başlamışlardı, bu dönemde ben yeniden Ulus Gazetesi’ne geçtim. Benim de bir on aylık mahkûmiyetim vardı fakat temyiz aşamasındaydı, 1959 yılında askere gittim. Oradan Akis ve Kim Dergilerine yazı gönderiyordum.
27 Mayıs olduğu zaman yedek subaydım”.
Askerlik sonrasında Gazeteciler Cemiyeti yönetimine gelen Altan Öymen TBMM’ye girişini de şöyle anlatıyor:
CEMİYET BAŞKANLIĞI
“ Askerliğim 1960 yılı Temmuz ayında bitti, Cemiyet seçimleri vardı, bir grup arkadaşımla yönetimi aldık ve beni Başkan seçtiler, ardından da Kurucu Meclis kanunu çıktı. Buna göre meclis; Milli Birlik Komitesi üyeleri ile birlikte, bir de Temsilciler Meclisi’nden oluşuyordu. Temsilciler Meclisi Sanıyorum 280 kişi kadardı; siyasi partilerden, illerden, meslek birlikleri temsilcilerinden oluşuyordu. Çeşitli meslek grupları içinde, Ankara, İstanbul ve İzmir Gazeteciler Cemiyetleri de vardı ve üçer üye gönderecekti. Ankara’da; Gazeteciler Cemiyeti, Gazeteciler Sendikası, Spor Yazarları Derneği ve merkezi burada olduğu için Türkiye Gazeteciler Federasyonu üyeleri, üç aday için oy kullandı. Seçime on kişi katıldı, İlhami Soysal, Oktay Ekşi ve ben seçildik, Kurucu Meclis çalışmaları, 6 Ocak 1961 de başladı. Bu meclis 1961 Anayasasını, seçim kanunu ile bazı kanunları çıkarttı ve Ekim ayında görevini tamamladı.”
Altan Öymen bu görevinden sonra Federal Almanya Basın Ataşeliğine atanır, 1966 yılında döner. Burada ‘İkinci Dünya Savaşı ve Türkiye’ belgeseli için araştırma ortamı da bulan Öymen dönüşünde bu yazı dizisini Milliyet Gazetesi’nde yayınlar. Ulus Gazetesi Genel Yayın Müdürlüğü için gelen öneriyi kabul eder. Gazetenin tirajı düşüktür, Sabahattin Selek ve Metin Toker’in katkıları ile İsmet İnönü’nün anıları yayınlanır, tiraj patlar.
Partili Altan Öymen, gazeteye siyaset dışı haberin daha fazla girmesini istemektedir fakat yönetim aynı görüşte değildir, yollar ayrılır. Akşam Gazetesine yazar olarak geçer fakat 12
Mart döneminde, ‘muhalif yazıları’ndan dolayı sıkıyönetimin isteği ile işine son verilir. Altan Öymen’in Anka Ajansı kurma öyküsü de şöyle: