Ülkemizdeki ilk Spor Yazarlarından ve Spor Yazarları Derneğini kurarak ilk başkanlığını üstlenen Raşit Giray 1920 yılında Eskişehir’de doğdu. Öğrenimini Ankara’da tamamladı ve 1936 yılında da boks ile spora başladı. 1938 yılında atletizme yönelen Giray’ın, 400 metrede Türkiye İkinci ve Üçüncülüğü, 400 metre engelli de de Türkiye Birinciliğini var. Sağlık nedeniyle sporu bırakan fakat kopamayan Raşit Giray, 1947 yılında Spor Yazarlığına başlamış. Kudret, Ankara Telgraf, Akşam ve Tercüman gazetelerinde çalışmış, Boks, Atletizm ve Futbol Federasyonlarında, başkanlık, as başkanlık ve müşavirlik görevlerinde bulunmuş.
Raşit Giray, başta spor olmak üzere Ankara’da yaşanan tüm gelişmeleri farklı bir dilde kâğıda dökmüş. Evden çıkamadığı, yaşamının son günlerinde, daktilosu ile baş başa kaldığında, sekiz sarı pelür kâğıda sığdırmaya çalıştığı yaşam serüvenine oğlu Milli Atletimiz Ömer Giray aracılığı ile ulaştık. Metni, olduğu gibi yayınlıyor ve 20 Ocak 2000 de kaybettiğimiz Raşit Giray’ı da rahmetle anıyoruz.
-Spor Yazarları Derneğinin Türkiye’de kurucularındansınız. Ve yine Türkiye’de ilk kez gece maçı organizasyonu yapanlardansınız. Bunlar ne zaman ve nasıl oldu? Anlatır mısınız.
“Anlatmasına anlatırız da önce Ankara’nın 1930 lu ve 1940 lı yıllarına değinmek isterim. Bildiğiniz gibi, Ankara Başkent olduğunda Anadolu’nun küçük bir kasabası görünümündeydi. Bir ‘YUKARI YÜZ’ bir de ‘AŞAĞI YÜZ’ diye anılırdı. Yukarı Yüz denilince; Kale içi, Samanpazarı ve Hamamönü anlaşılırdı. Aşağı Yüz ise Samanpazarı’ndan aşağı inilerek gelinen Karaoğlan Çarşısı (Anafartalar Caddesi) Hacı Bayram Mahallesi ve çevresi, İsmetpaşa semti ve bugün Hal’in ve Modern Çarşının bulunduğu ve Zincirli Camine kadar varan bölge ile Suluhan’dan Opera Meydanına kadar uzanan Hacı Doğan Mahallesinden ibaretti. Toplam nüfus 25-30 bin civarındaydı.
Spor tesisi yoktu. Atatürk Orman Çiftliğinde bir tek Karadeniz Yüzme Havuzu vardı. Bugünkü Gençlik Parkı’nın bulunduğu yerde adı ‘AYYILDIZ’ olan bir futbol sahası vardı. Dökülen kömür tozu ve cürufla adeta betonlaşmıştı. Çevresinde ne tribünü, ne duvarı ve ne de tel örgüsü vardı. Bu sahanın yanında, iki katlı ve 8-10 odalı bir bina vardı. Bu bina Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı’nın görev yaptığı yerdi. Ankara Mıntıka Müdürlüğü ( İl Müdürlüğü) de bu binada görev yapıyordu. Biliyorsunuz, T.İ.C. İttifakı 1936 yılında ve onun yerini alacak olan Türk Spor Kurumu kuruluncaya kadar devam etmiştir. Türk Spor Kurumu da 1938 de yerini Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğüne terk etmişti.
Ayyıldız sahasından başka, Tandoğan’da İmalatı Harbiye (A.Gücü) sahası vardı. 40-50 kişilik tahtadan yapılmış bir kapalı tribünü, çevresinde kırık dökük duvarları bulunuyordu. İmalâtı Harbiye sahasının biraz yukarısında Muhafız Gücü sahası vardı. Sınırı bugüne göre Tandoğan yönündeki Anıtkabir kapısına dayanıyordu. Ve yine o günlerde bugün Tandoğan meydanına bakan apartmanların elbette hiç biri yoktu.
Muhafız Gücü sahası adını, Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal’i korumakla görevli Muhafız Taburundan almaktaydı. O tarihlerde Cumhurbaşkanını korumakla görevli birlik taburdu. Taburun komutanı Binbaşı İsmail Hakkı Tekçe’ idi, ileriki yıllarda Albay oldu. Birliğine gelen erlerden, Türk sporuna futbolcu, güreşçi ve atlet olarak pek çok sporcu kazandırdı.
Üçüncü saha ise ‘SARIKIŞLA’ sahası idi. Yıldırım Beyazıt’tan Etlik ve Ayvalı semtlerine giden yolun sağında kalan bölgedir. Bu gün yerinde Altındağ Mahkemeleri ve Tapu Sicil Muhafızlıkları bulunmaktadır. O bölgede askeri birliğimizin talimgâh ve kışlası olduğundan adına ‘Sarıkışla’ sahası denilirdi. Onun da etrafı açık ve zemini topraktı. İki tarafında iki kalesi bulunan bir alandan ibaretti. Bu sahada çevrenin gençleri, mahalle takımları ve askerler top oynar maç yaparlardı.
Bu üç sahaya bir de ‘HAMİDİN TARLASI’ nı ekleyebiliriz. Bugünkü Cebeci Stadı ve Cebeci Pazarının bulunduğu bir hayli geniş alandı. Ancak burada kale direkleri falan yoktu. Hamamönü’nde oturanlar burada özel maçlar yaparlar ve bisiklete binerlerdi. Bu anlattıklarım 1930 lu yıllardır. Yine o yıllarda Başkent gençliğinin yararlandığı KARADENİZ Yüzme Havuzu vardır. Bu havuzda yüzme öğrenerek Türkiye Şampiyonu olan Ankaralı gençler vardır.
O tarihlerde, yani 1930 lu ve 1940 lı yıllarda Ankara’da spor salonu diye bir yer yoktu. Sporcuların tek çalışma olanağı bulabildikleri yer, Ankara Halk Evi’nin (Türk Ocağı) altındaki salondu. Bu salonda güreşçiler, boksörler, eskrimciler idman yaparlardı. Boks ve güreşte, bölge birincilikleri ve sinema gösterimi, Ankara Halk Evi sahnelerinde yapılırdı. 19 Mayıs Stadı 1936 yılında hizmete girdikten sonra, güreş ve boks gibi sporların şampiyonluk müsabakaları yaz aylarında bu statta yapılır oldu.
Bir de şu önemli konuyu özellikle açıklamak isterim. Ankaralı sporcuların çalışmak için yararlandıkları Küçük Tiyatro’nun salonu vardı. Şu anda aklıma geldiği için değinmek isterim, salonda koltuk yoktu. Sahnenin bir tarafında güreşçiler minder çalışması yaparken öte yanda boksörler, tavandan iple sarkıtılan kum torbalarında çalışırlardı. Hatta zaman zaman sahnede kulüp karşılaşmaları ve Bölge birincilikleri de yapılırdı.
19 Mayıs Stadı ile Atatürk Kültür Merkezinin bulunduğu alan yumuşak tabanlı ve hemen hemen bir bataklığı andırıyordu. Sonradan açılan kanallarla bu yöre kurtuldu. 19 Mayıs Stadı ile birlikte Hipodrom yapıldı. Bu gün boş bir alan olan Paraşüt Kulesinin İstasyona bakan yüzüne bir Atış Poligonu yapılmıştı. Statla birlikte bir kompleks oluşturuyorlardı.
Bilindiği gibi 1930 lu ve 1940 lı yıllarda tüm illerde mahalli lig maçları oynanırdı. 1930 lu yıllarda Ankara liginde oynayan takımlardan Gençlerbirliği, İmalatı Harbiye (A.Gücü), Muhafız Gücü, Çankaya, Demirspor, İttifakspor, Güvenspor, Güneş Spor adlarını sayabiliriz. 1940 lı yıllarda ise bunlara 19 Mayıs Spor Kulübünü, Harp Okulunu, Hava Gücünü ve Uçaksavar’ı ilave edebiliriz.
SPOR BASININ DURUMU
Başkentte spor sahalarımız ve spor salonlarımız böyleydi de ya basınımız ne durumdaydı. O tarihlerde Ankara’da sadece CHP nin ve hükümetin sözcülüğünü yapan bir tek ‘HÂKİMİYETİ MİLLİYE’ yani ULUS gazetesi yayınlanırdı. 1946 dan sonra çok partili hayata geçilince, 1947 de BAŞKENT Gazetesi yayınlanmaya başladı. Bunu DİKKAT Gazetesi izledi. Dikkat Gazetesi bir süre sonra adını KUVVET’e ve daha sonra da KUDRET’e çevirdi. 1948 yılında ise Demokrat Partinin organı olan ZAFER Gazetesi yayın hayatına girdi. Bu arada CHP milletvekilliği ve bakanlık yapmış olan CAVİT ORAL’ın HÜRSES Gazetesi de yayınlanmaya başladı.
1948 yılında İstanbul gazetelerinden sadece iki tanesinin Ankara’da temsilcileri vardı. Hürriyet Gazetesi 1948 Londra Olimpiyatlarıyla birlikte yayına girmişti, Ankara Temsilcisi de Emin Karakuş idi. Emin Karakuş aynı zamanda Ankaragücü’nün de kurucularındandır. Emin Karakuş, İstanbul Tophanesi sanatkârlarındandır. Aynı zamanda Tophane takımında da futbol oynamaktadır. İstanbul’un işgaliyle birlikte birçok vatansever gibi o da Ankara’ya gelmiş, Ankara Tophanesinde çalışmaya başlamıştır. Ve buradan da zamanla Hürriyet Gazetesinin Ankara Temsilcisi olmuştur.
Bir de Yunus Nadi’nin kurduğu Cumhuriyet Gazetesinin temsilciliği vardı. Temsilcisi Mekki Sait Esen’dir. İstanbul’dan Son Posta, Akşam, Yeni Sabah, Tasviri Efkâr, Vatan, Son Saat gibi gazeteler de yayınlanmaktadır. Ancak bunların başkentte temsilcileri yoktur. Trenle gelen İstanbul gazetelerinin dağıtımını Akba Kitapevi sahibi Bilâl Akba yapmaktadır.
Yukarıda da belirttiğim gibi 1940 lı yılların sonunda Ankara’da Ulus, Zafer, Kudret ve Hürses den ibaret dört gazete yayınlanıyordu. Yine o tarihlerde basın meslek kuruluşları örgütlenmemişti. Sendikaların adı bile geçmiyordu. Ankara’da sadece bugün hepimizin üye olduğu Ankara Gazeteciler Cemiyeti vardı. Basın emekçisinin hiçbir güvencesi yoktu. Spor yazarlığı da diğerleri gibi bir ihtisas dalı değildi.
Ajans olarak bir tek Anadolu Ajansı vardı. 1951 yılında Kemal Zeki Gençosman Ankara Ajansını kuru. Ulus ve Anadolu Ajansında çalışan pek çok gazeteci bu ajansa yardımcı oldular. Bunlar arasında Cüneyt Arcayürek, Haluk Tuncalı, Nizam Payzın, Şinasi Nahit Berker, İbrahim Cüceoğlu, Doğan Kasaroğlu, Çetin Altan, Gazanfer Kunt ve Fethi Giray’ı sayabilirim.”-İstanbul’a katılışınız nasıl oldu?
“Dünya Spor Yazarları Dernekleri bir araya gelerek bir konfederasyon oluşturmuşlar ve Dünya çapında bazı haklar elde etmişler. Olimpiyatları ve çeşitli Avrupa ve Dünya şampiyonalarını izleyecek spor yazarlarının tespitini ve izleme hakkının verilmesini sağlamışlar. Türkiye Spor Yazarları Derneği arkadaşlarımız geldiler ve durumu bize uzun uzun anlattılar. Şayet, dernek kişiliğimiz ve yetkilerimiz korunursa kendilerine katılabileceğimizi söyledik. Bu konuşmalarımız Halit Kıvanç, Necmi Tanyolaç ve Erdoğan Arıpınar ile geçti. Sonuçta biz Ankara Spor Yazarları Derneği, Türkiye Spor Yazarları Derneğinin bir şubesi olduk ve o zamandan beri de daha da gelişmiş olarak görevimizi sürdürmekteyiz.”
-Peki,1951 yılından bu yana spor yazarlığında ve dernekte gördüğünüz farklılıklar var mı?
“Hiç olmaz olur mu? Geçen süre 40 yılı aşkın. Spor yazarlığı bir ihtisas dalı oldu. Hatta kendi dalı içinde de kollara ayrıldı. Şimdi tüm spor dallarına başka başka arkadaşlarımız bakmakta ve yazmaktadır. Güreş, Basketbol, Futbol, Eskrim, Voleybol ve diğerlerine ayrı ayrı arkadaşlarımız bakmaktadır. Parlamento Muhabirleri, Foto Muhabirleri, örgütlendiler. Hatta bakanlıklar yazarlar arasında taksim edildi. Artık her konu uzmanlaşmak istemektedir.
Biz Ankara Spor Yazarları Derneğini kurduğumuz zaman 10-12 kişi kadardık. Bugün Ankara’daki spor yazarlarının ve derneğimizin üye sayısı 120 den fazladır. Şimdi bir de televizyon spor uzmanları vardır. O da başlı başına bir özellik ve yetenek istemektedir.
Bizim o zamanki kuşağımızdan çok az kaldık. Kaybettiklerimiz Ferit Karslı ile başlar, İlhami Tansel, Ercüment Kahyaoğlu, Genç Ağagenç, Hüseyin Çankayalı, İhsan Biricik, Nejat Akkan, Haydar Özakman ve Turan Doğu ile devam edegelmiştir. Üzüntüyle belirteyim ki genç kuşaktan da ve yakın zamanımızda da kayıplarımız oldu. Ne var ki, Allah’ın kurmuş olduğu bir düzen yüzyıllardan beri süregelmektedir. Çark bir kısmını götürürken, bir kısmını da getirmektedir. Ben bir takım sıkıntı ve üzüntülerine rağmen yeni kuşağın daha başarılı olduğuna Türk sporuna ve yazarlığına büyük katkıları olacağına inanmaktayım.”