“HERGÜN ÜÇ İMZALI HABER GEÇMEYİ HEDEFLEDİM”
İstanbul’da doğdu, okula yaşıtlarından önce başladı, belki de İskenderun’un ilk trafik kazasını geçirdi, Mülkiye kapısında gençliğe hitabeyi okuyarak öğrencileri göreve çağırdı, üniversiteyi bitirdiği gün çalışma hayatına girdi, aldığı teklif onu basın mesleğine tanıttı, yurt dışı görevlerde bulundu ve TRT’de uzun yıllar programcı olarak çalıştı. Olcay Göker ile anılarını tazeledik.
Hasan Basri Bey, Bursa Öğretmen Okulundan mezun olduktan sonra memleketi Kütahya’nın Simav ilçesinde göreve başlar. İlk eşini ve çocuğunu doğum sırasında kaybedince umutla geldiği memleketinden ve mesleğinden ayrılır. İstanbul’a yerleşir ve polisliğe başvurur, parmak izinde uzmanlaşır. Bir süre sonra da Hasan Basri Bey, Hasibe Hanımla evlenerek yeni bir yaşama başlar.
Bu evlilikten iki çocuğu olur. Önce oğlu, büyükelçilerimizden Metin Göker doğar, ondan iki buçuk yıl sonra kızı Olcay Göker 8 Kasım 1942 günü İstanbul’da dünyaya gelir. Hasan Basri Bey bu kez de memleketine yakın olsun diye Gediz’e atanmak ister ve olur.
Oğlu, Tarsus Amerikan Koleji’nde yatılı okumaktadır, kızı Olcay da, ilkokul dördüncü sınıftadır.
Memleketine dönme mutluluğu ile 1951 yılının bayramında o da kurban keser.
Sokaklarda Türk Hava Kurumunun araçları deri toplamaktadır, Hasan Basri Bey de bağış yapar ve karşılığında makbuz ister. Görevlilerin “ veremeyiz, bunlar Demokrat Partinin” açıklaması üzerine derisini geriye alması ona bir hafta sonra ‘sürgün’ bir atama getirecektir. Oysa ceza görünümlü bu atama aileyi mutlu eder çünkü Tarsus’a yakın İskenderun’dadırlar artık.
Mutlu yaşamı bir kaza böler. İlkokul beşinci sınıf öğrencisi Olcay Göker, 1953 yılında İskenderun’da yaşadığı trafik kazasını şöyle anlatıyor:
“ İskenderun’dayız, Gediz’e sık gelemeyen ağabeyimle de rahat görüşüyoruz. Ayrıca kent çok güzel ve modern, kızlar sokakta bisiklete falan biniyor, deniz kenarında kitap okuyanları falan görebiliyorsunuz…
Okulun Ziraat Bahçesine yaptığı gezi sırasında, Hatay Mensucatın sahibinin şoförü, beni Jeep ile eziyor, komada hastaneye kaldırılıyorum. Otomobil ne kadar ki, trafik kazası! Diyebilirsiniz ama gerçek. Ünlü bir doktor da aynı gün İskenderun’a gelmiş İstanbul’dan. Annemi de hastaneye alarak, buz torbaları ile önce beyindeki sorunu sonra iki kırık bacağı tedavi ediyor.
Yıllar sonra Londra’da Basın Ataşesi iken bir Türk ile tanıştım, o bana bir yaşanmış hikâye anlattı. Doktor, ailevi bir olay yaşamış, uzaklaşma duygusu ile İskenderun’a gelmiş ve orada da ihtisası olan konuda bir çocuğu hayata döndürmüş. Dinlerken ‘o benim’ diye bağırıyordum. Anlayacağınız, o yaralı, ben yaralı hemen tedaviye başlamış. İyi olacak hastayı bulmuş yani…
Babam sarışındır, 23 gün sonra gördüğümde saçları beyazlamıştı. Belki de oradaki ilk trafik kazası idi ki, yerel basından her gün benden söz eden ve sağlığımla ilgili haberler veren gazete kupürlerini hala saklıyorum, İskenderun’da ünlüyüm yani.”
Olcay Göker’in ünü sadece trafik kazasından gelmez, evlerindeki çok zengin kütüphane nedeniyle de sınıfının önünde bir öğrencidir.
Ağabeyi, koleji bitirip Ankara’ya SBF’nin Diplomasi bölümüne girer. Bir yıl sonra, 1959 yılında liseyi bitiren Olcay Göker’in de aynı okulda Maliye – İktisat bölümünü kazanması ile aile Ankara’ya göç eder. Bahçelievler Pazar durağında ev kiralanır, babası da Ulus Toygar Pasajında parfümeri ticareti yapmaya başlar. Olcay Göker, hem kasım ayı doğumlu olması hem de ağabeyi kolejde bir yıl hazırlık okuduğu için aradaki farkı bir sınıfa indirmiştir.
27 Mayıs 1960 öncesinde Ankara’da olaylar giderek büyümekte ve üniversite gençliği de bu sahnede üzerine düşeni yapmaktadır. Eğitim dönemi sonuna gelindiğinde, Olcay Göker üstlendiği tarihi görevi şöyle anlatıyor:
29 NİSAN KIVILCIMI
“Olaylar uzun zamandan beri var, 29 Nisan günü yine eylem yapılıyor, okula atlı polisler falan gelmiş bir kaos yaşanıyor. Herkes bir şeyler söylüyor, birileri bir yerlere koşuyor, işlerin bir organize edilmesi gerekiyor. Ben okulun kapısında Atatürk’ün Gençliğe Hitabını tam metin olarak ezberimden okumaya başladım. Sınıf arkadaşım olan Ceyhan Mumcu bu olayı bir kitabında anlatır. Tüm öğrenciler etrafıma toplandı, bilinçli olarak yapmadım, ezbere biliyordum, ‘yeri’ diye düşündüm, ‘biz görevliyiz’ deme ihtiyacı hissettim. Daha sonra Tahsin Bekir Balta hocamız konuştu ve organize olduk.
28 Mayıs günü, yani ihtilalin ertesi gününde ‘Gençliğin Atatürk’e Teşekkür’ ziyareti için Anıtkabir’de toplandık, beni merdivenlerdeki,‘Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir’ yazısının üstüne çıkarttılar ama bu kez Mehmet Akif’in ’Yolsuzluk’ şiirini okudum.”
Olcay Göker artık toplantılara konuşmacı olarak çağırılmaktadır. Bir otobüs Mülkiyeli ile Bolu Valisinin davetine giderler, İskenderun’daki Gençlik Mitingine konuşmacı olarak katılır.1963 yılında Mülkiye’den Üçüncülükle mezun olduğu gün çalışma hayatına girer.
“Son sınav sonuçlarının asıldığı gün, hocam Besim Üstünel’in çağırısı ile 1963 yılında, Devlet Planlama Teşkilatında, 750 lira maaşla onun asistanı olarak çalışmaya başladım. 1964 Geçiş Dönemi Planının yapıldığı Yüksek Planlama Kurulu toplantılarına katıldım. Hikmet Çetin, Baran Tuncel, Sevil Korum, Saim Kendir oda arkadaşlarım.
450 lira olan ev kiramızı artık ben vermek istiyordum ama maaş yeterli olmuyor, zorlanıyorum. Türk-İş, 2000 lira maaşla araştırma uzmanı arıyordu, geçtim. Burada tarım sektöründeki ilk toplu iş sözleşmesinin gerekçesini ben hazırladım, müdürüm de Doğan Avcıoğlu idi.
Bir yıl sonra anladım ki, Türk-İş in bana ihtiyacı yok. Gazeteciliğe de davet alıyorum, maaşı da iyi buraya yöneldim.”
EKONOMİ MUHABİR VE YORUMCUSU
Hürriyet Gazetesi, Yeni Gazete adıyla bir ekonomi gazetesi çıkartmaktadır. Ankara Temsilcisi Emil Galip Sandalcı’nın teklifi ile Olcay Göker gazeteciliğe geçer:
“Önce, Nilüfer Yalçın ve Özgen Acar’a teklif yapılmış, sonra bana da teklif geldi. Sandalcı beni Planlama’dan beri tanıyor. Maaş da 2.500 lira,. 15 Kasım 1964 günü Kızılay’da Menekşe Mağazasının üstündeki Yeni Gazete bürosunda sözleşme imzaladım. Benim sözleşmemde ‘Ekonomi Muhabiri ve Yorumcusu’ yazıyordu, bu sektörde ilkti. Simavi kardeşlerin yayını; Hürriyet, Hürriyet Haber Ajansı ve Yeni Gazete, hepsi aynı binada. Bizde işin başında Memduh Yaşa var, kadroda Ajlan Akıncı iç haberlere bakıyor, Haluk Ülman asistanlığının yanı sıra siyasi yorum yazıyor, foto muhabiri Sungar Taylaner, stajyer de Faysal Geyik. Ben özel habere bakacağım.
Mesleğe girerken defterime bir not düştüm. Her gün teleksten en az üç imzalı haberim geçecek, ayda da en az 60 haberim yayınlanacak…
‘Toprak Reformu değil tarım reformu’ başlıklı haberim ilk günlerde manşet oldu, bu 1965 yılında, üyesi dahi olmadığım İstanbul Gazeteciler Cemiyetinden, Yılın Gazetecisi Ödülünü getirdi.
Baskı tekniği nedeniyle o zamana kadar gazetelerde, istatistik kullanılmaz, grafik yer almazdı. Yeni Gazete ofset olduğu için basında ilk grafik, benim ‘İthalat ve İhracat’ durumunu gösteren haberimde yayınlandı.” GAZETE
KAPANIYOR
Nihat Erim’in Başbakanlığında Kurtul Altuğ basın müşavirliği görevine gelir. Gazeteden izin alınan Olcay Göker de, Atilla Karaosmanoğlu ve ona bağlı kuruluşların basın müşaviri olur. Hükümetin dağılması ile gazeteye dönen