Gazeteciler Cemiyeti | ÖiB: Medya üzerindeki baskı devam etmektedir
18621
single,single-post,postid-18621,single-format-standard,ajax_fade,page_not_loaded,boxed,,qode-theme-ver-5.6,wpb-js-composer js-comp-ver-4.3.4,vc_responsive

ÖiB: Medya üzerindeki baskı devam etmektedir

pff

12 Tem ÖiB: Medya üzerindeki baskı devam etmektedir

Gazeteciler Cemiyeti Özgürlük için Basın projesinin Haziran ayı raporunda, genel seçim sonuçları nedeniyle “daha özgür iklim” umut ve beklentilerine rağmen, medya mensuplarına yönelik baskı ve ötekileştirmenin devam ettiği belirtildi.

Haziran ayı seçimleriyle 13 yıl aradan sonra tek partinin yönetim çoğunluğunu sağlayamaması, koalisyon ve uzlaşı döneminin başlayacağı beklentisi ile özgürlükler açısından iyileşme olacağı umudunu doğurduğu kaydedilen raporda, bu beklentilere karşın basın mensuplarına yönelik baskıların gerek seçim döneminde gerekse takip eden günlerde sürdüğüne dikkat çekildi. ÖiB raporunda, “Siyasi iklimdeki değişikliğe bağlı olarak yayından kaldırılan programlar, işlerine son verilen gazeteciler, yayınlanmayan köşe yazıları, “cemaatçilik” ile suçlanarak işlerine son verilen kamu yayıncısı personeli, haber izlerken gözaltına alınan muhabirler, ve artık sıradanlaşan akreditasyon ile oto sansür uygulaması, işsiz kalan gazetecilerin işsizliğe mahkum olması Türk basınının adeta kaderi haline geldi,” denildi.
Seçimde adaletin en önemli göstergelerinden birinin siyasi partilere, kamu iletişim araçlarında eşit süre verilip verilmediği olduğu kaydedilen raporda seçim süresince Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın her vesile ile halka hitap ederek Başkanlık sisteminin gerçekleşebilmesi konusunda oy istemesinin, muhalefetin ısrarla vurguladığı “tarafsızlık ilkesi” ile bağdaşmadığı şikayetlerine yer verildi. Raporda, RTÜK’ün verilerine göre kamu yayıncısı TRT kanallarında Mayıs ayı içerisinde mitinglerden yapılan canlı yayınlarda Cumhurbaşkanı Erdoğan’a 45, AKP’ye 54,5, CHP’ye 14, MHP’ye 7.5, HDP’ye ise 3 saat yer verilmesinin, seçim yarışındaki adaletsizliği sergilediği vurgulandı.
Ülkede yaygınlaştığı vurgulanan “ötekileştirme ve nefret söylemlerine” de dikkat çekilen Haziran raporunda, Türkiye Yayıncılar Birliğince yayınlanan bir araştırmaya atıfla, bir yılda 339 gazeteci ve medya çalışanının işten atıldığı ve istifaya zorlandığı, yazar ve yayıncılara pek çok dava ve soruşturma açıldığı, davalarda hapis cezaları ile tazminatlar talep edildiği hatırlatıldı.
Cumhurbaşkanına ve ailesine hakaret ettikleri iddiaları üzerine kovuşturmaların Haziran ayında da devam ettiğine örneklerle yer verilen raporda Erdoğan’ın, hakaret konusunda aşırı hassasiyeti vurgulandı. Amerika’da görevli gazeteci Tolga Tanış’ın yazdığı bir kitapta kendisine hakaret edildiği iddiasıyla Cumhurbaşkanının talebi üzerine soruşturma başlatıldığı hatırlatılarak, “Böylece basın mensuplarını hizaya getirme programı Washington’a kadar uzandı,” denildi.

Oyuncu Barış Atay’ın “basın yoluyla hakaret,” Today’s Zaman Genel Yayın Yönetmeni Bülent Keneş’in “Twitter’dan hakaret” ve Dr. Ahmet Koyuncu’nun sadece Cumhurbaşkanı ile ilgili kişisel görüşünü açıkladığı için “hakaret suçuyla” cezaya uğramaları, “Cumhurbaşkanına hakaret” iddiasıyla bir yazısı nedeniyle Cumhuriyet yazarı Özgür Mumcu’ya dört yıl sekiz aya kadar hapis cezası talebi, Erdoğan’ın bu konudaki “hassasiyeti” olduğu kadar eleştiriye “tahammülsüzlüğü”nü de sergilediği kaydedildi.

Raporda karar ve işlemleri siyasi iktidar lehinde yorumlanan bazı hakim ve savcıların “indirimli lüks konut almaları” haberinden dolayı bir muhabir hakkında “kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret” suçlamasıyla 23 yıl dört aya kadar hapis istemiyle dava açılması da “ibretlik bir durum” olarak nitelendi.

“Vatan haini gazeteciler” kavramının bile seslendirilmeye başlandığı vurgulanan raporda sadece Cumhurbaşkanı, Başbakan veya bakanların katıldıkları etkinliklerde değil, Cumhurbaşkanının ailesinin katıldığı toplantılarda ve ziyaretlerde de “akreditasyon” adı altında sansür uygulamasına rastlandığı, uygulamanın Genelkurmay Başkanlığı’nı da kapsadığı belirtildi. Raporda ana muhalefet partisinde de basın mensuplarının eleştirilerinin “maliyetli” olabileceği görüldüğüne işaret edilerek, Cumhurbaşkanı Erdoğan’la görüşen Deniz Baykal’ı eleştirdiği gerekçesiyle bir gazetecinin Halk TV’de işten çıkartılması kınandı.
AB Sivil Düşün Programı çerçevesinde yürütülen Özgürlük için Basın projesiyle ifade ve basın özgürlüğü ihlalleri aylık raporlar halinde kayıt altına alınıyor.