DİĞER GAZETELER, YENİ SABAHI ÇEKEMEDİ”
Lisede şiir ve öyküleri yayınlanmaya başladı, bir şiiri bestelendi, öğretmen ataması beklerken gazeteci oldu.Hariciye sınavını kazandı ama gazetecilikten kopamadı, 27 Mayıs gecesi Menderes’in yanında idi, çalıştığı gazetelerde uzun zaman kaldı, kuruluşunda YÖK’ ün Basın Müşaviri oldu. Kamuran Özbir ile yarım asrı aşan meslek yaşamında anıları tazeledik.
Kongre sırasında Mustafa Kemal’e yardımcı olan Sivas Kadısı Veyis Hasvi beyin oğlu Hüseyin Hayri Bey de hukukçudur ve Eskişehir’de olan Yargıtay’da görev alır. Bu dönemde eşraftan Rüstem Beylerin kızı Fatma Leman Hanımla evlenir. Bu evlilikten ilk çocukları Kamuran Özbir 1927 yılında Eskişehir’de dünyaya gelir. Yargıtay’ın Ankara’ya taşınması ile Özbir ailesi 1935 yılında başkente göç eder. Kamuran Özbir ‘en işlek yer Kızılay ise Bulvarda elli kişi bile olmazdı’ dediği o dönem Ankara’yı şöyle anlatıyor:
“Ankara’ya geldiğimizde şimdiki Numune Hastanesinin olduğu yerde evler vardı, birisinde oturduk, sonra Dörtyol’da Boşnak Mahallesi vardı, hapishanenin altında oraya taşındık. Dördüncü Ortaokulu’n ilk öğrencilerindenim. Sonra Sıhhıye’ye geçtik, oradan arkadaşım Ankaralı işadamı Celal Almaç var. Atatürk Lisesi’ne gittim, Cüneyt Arcayürek sıra arkadaşım.
Bu dönemde şiir ve öykü yazıyorum ve ödüller de alıyorum, bunlarda Varlık dergisinde ve Kudret Gazetesinde yayınlanıyor. Şiirle 18 yıl ilgilendim. ‘Bahar meltemidir başımda esen’ diye başlayan şiirim Emin Ongan tarafından bestelendi.
Ben Dil Tarih Coğrafya Fakültesi Edebiyat Bölümüne gittim, Cüneyt Tıbbiyeye…
Okul Bitti, Erzurum’da yedek subaylığımı yaptım ve Ankara’ya döndüm. Bir gün Fakültenin kapısında hikayelerimi yayınlayan Kudret Gazetesinin Yazı İşleri Müdürü Hüsnü Zeki Söylemezoğlu ile karşılaştım. Hal hatırdan sonra Milli Eğitim Bakanlığı’ndan atama beklediğimi söylediğimde ‘gel gazeteci ol’ dedi. Deneyimim yok falan diyorum, ‘sen gel’ diyor, Kudret Gazetesinin sahibin oğlu Ergun Baskan da liseden arkadaşım.”
GAZETECİLİK BAŞLIYOR
Kamuran Özbir, aldığı teklif ile Kudret Gazetesine gider. İlk görevi yeri TBMM’dir, işte öyküsü:
“1952 yılı sonları, Kudret Gazetesine gittim, daha ilk gün beni meclise gönderdiler, hiçbir yeri bilmiyorum, çekinerek gittim. Bir takım gazeteci oturuyor, hiç birini tanımıyorum. Akşam döndüm, ne oldu dediler anlattım, ‘yaz’ dediler yazdım. Ben birkaç sefer daha gittim Meclis’e ama gazetenin ‘edebiyat köşesi’ni de yazıyorum. Bu günlerde, Niyazi Kotay bana ‘Yeni Sabah’ta çalışır mısın’ dedi, teklif beni şoke etti. O zaman iki büyük gazete var, biri Hürriyet diğeri Yeni Sabah, mesleğe girişimden daha bir ay bile geçmemişti, Yeni Sabah’a transfer oldum ve kapanana kadar çalıştım.
Yeni Sabah’ın Ankara Temsilcisi Akba Kitapevinin sahibi Bilal Akba idi. Kotay da onun damadı. Kitapevinin arkasında bir bölme vardı, gazete bürosu da burada. İşler büyüdü daha sonra şimdiki Orduevinin olduğu yerdeki Orhan Terzioğlu’nun binasına geldik, oradan da Atatürk’ün ünlü Fotoğrafçısı, Cemal Işıksel’in Foto Apartmanına taşındık ve 1957 yılında ben temsilci oldum. Kadro genişledi; Teoman Karahun, Ercan San, Savaş Kıratlı, Güneş Tecelli, Mustafa Salihoğlu, Güngör Sayarı foto muhabiri Bahattin Haskokar ile Ankar’da güçlü bir kadro oluştu, gıpta edilecek bir ekiptik.
Yeni Sabah Demokrat Parti döneminde muhalif fakat Başbakan Menderes ile iyi dostluğu olan bir gazete idi. Nihat Erim başyazar, Sabri Esat Siyavuşgil, Şükrü Baban, Nezihe Araz, Esat Mahmut Karakurt yazarlarımız… Başbakanın, patronun da olduğu bir gün büromuza geldiğini ve yedi saat oturduğunu hatırlıyorum. Ticari hayatla ilgili bir kararname çıkmıştı, biz bunun uygulamada çıkartacağı aksaklıkları yazdık, bize kulak verdi. Ticaret Bakanı Abdullah Aker büroya geldi, ona da anlattık, kararnameyi orada yeniden kaleme aldık.
1957 SEÇİMİ
Kamuran Özbir 1957 seçiminde Celal Bayar ile yaptığı geziyi şöyle anlatıyor:
“Emniyet Genel Müdürü Cemal Göktan, AA Genel Müdürü Şerif Arzık ve ben. Hava yolu ile yurdu geziyoruz ama garip, Adana’dan Edirne’ye gidiyoruz oradan da Hatay’a, bir sıra yok. AA Genel Müdürü haberi kendisi yazıyor ve geçiyor!
İskenderun’da Bayar’a ‘bu süpürge beş lira’ diye büyük bir protesto oldu. Bayar çok kızdı ve Emniyet Genel Müdürüne ‘bu kaymakamı cezalandırmalı’ dediğini duymuştum, sonra ne oldu bilmiyorum”.
Bu dönemde Kamuran Özbir’in basından kopma girişimi de başarısız olur!
“1957’de Dış İşleri Bakanlığı bir sınav açtı, on kişi alacak, sınavda ben ikinci oldum. Beni NATO Dairesine verecekler, gireceğim ama parası az, yeni evliyim… Dış İşleri Genel Sekreteri Fuat Bayramoğlu, ‘bir sene dayan, seni yurt dışına göndereyim’ diyor,’ Fransa’da okuyacaksın’ diyor, olamadı, bıraktım… Hariciye beni etkilemiş demek ki, ondan sonra dış politika yazmaya başladım. Fransa ve Bulgaristan’dan ülkemizi hedef alan yıpratma kampanyaları üzerine çalışmalar yaptım. Kendi yaptıklarını hiçe sayan bu ülkeler üzerine yaptığım araştırmalar, her şeyi gün ışığına çıkarttı, bunlar kitap olarak da yayınlandı ve ödül aldım. Halen de Türk Atlantik Konseyi Basın Danışmanlığını yürütüyorum, Orta Doğu Gazetesinde de dış politika yazarlığı yapıyorum.”
İHTİLAL GECESİ
Kamuran Özbir 27 Mayıs gecesi Başbakan Adnan Menderes ile olan üç gazeteciden birisidir. Eskişehir’de yaşadıkları da şöyle:
“Başbakan Menderes, ihtilal günü Eskişehir’de. Cumhuriyet’ten Yurdakul Fincancıoğlu, Yeni İstanbul’dan Kemal Şener ve Yeni Sabah’tan da ben bu geziyi izliyoruz. Menderes uçaktan indi, karşılamaya gelen elli kadar subaya ‘merhaba arkadaşlar’ dedi, kalabalıktan hiç ses çıkmadı ve daha sonra hepsi birden arkasını döndü! Soğuk bir hava… Öğleden sonra Odun Pazarındaki mitingde, hoparlör kabloları kesildi. Akşam Şeker Fabrikası Müdürünün lojmanındaki yemekte; Mümtaz Faik Fenik, eşi Adviye Fenik, Burhan Belge ve ben Menderes’in yanında oturuyorduk. Ben haberi yazdırmak için kalktım ve müdürün odasına girdim, telefonla aradım ve bürodan İskender Ayvalık’a haberi yazdırırken, öbür telefon çalmaya başladı, susmuyor, başka kimse yok odada ben baktım. Tok bir ses ‘kimsin sen’ dedi, kendimi tanıttım, ‘bak