Gazeteciler Cemiyeti | GAZETECİLER BU YIL DA “BASIN BAYRAMI” KUTLAMIYORLAR
22364
single,single-post,postid-22364,single-format-standard,ajax_fade,page_not_loaded,boxed,,qode-theme-ver-5.6,wpb-js-composer js-comp-ver-4.3.4,vc_responsive

GAZETECİLER BU YIL DA “BASIN BAYRAMI” KUTLAMIYORLAR

öngörsel örnek 3

23 Tem GAZETECİLER BU YIL DA “BASIN BAYRAMI” KUTLAMIYORLAR

24 TEMMUZ BASIN BAYRAMI DEĞİL, MÜCADELE VE DAYANIŞMA GÜNÜDÜR

LOZAN BAĞIMSIZ DEMOKRAT TÜRKİYE’NİN TAPU SENEDİDİR

Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Nazmi Bilgin,  24 Temmuz Basın Bayramı’nın bu yıl da kaygı verici bir ortamda geçtiğini söyledi.

Yaptığı yazılı açıklamada Bilgin, 1946’da alınan bir kararla 1908’de  2’nci Meşrutiyet’in ilanıyla birlikte Türk basınından sansürün ilk kez kaldırılmasının “Basın Bayramı” olarak kutlanmasının kararlaştırıldığını hatırlatan Bilgin, “Bugün maalesef hapiste 90’dan fazla gazetecinin tutuklu veya hükümlü olarak bulunduğu, sansür, oto sansürün sıradanlaştığı, yaratılan korku atmosferiyle, işinden ayrılan veya ayrılma zorunda bırakılan çok sayıda işsiz gazetecisiyle, erişim yasaklarıyla, karartılan ekranları ile Türkiye basın bayramını kutlayamamaktadır,” dedi.

Bilgin,  1971’e kadar 24 Temmuz’un “Basın Bayramı” olarak kutlandığını ancak daha sonra “Basın Özgürlüğü için Mücadele Günü” ilan edildiğini hatırlatarak,  “Bizim açımızdan bu gün mücadele ve dayanışma günüdür” dedi. Medyadaki sorunların basın çalışanları ile yürütme ve yasama arasındaki işbirliği ve diyalogla çözülmesinin en doğru yol olacağını kaydeden Bilgin, “Ben dedim oldu anlayışıyla veya ülkenin en büyük medya sivil toplum kuruluşlarını, sendikaları dışlayarak, ‘sen, ben, bizim oğlan’ anlayışıyla çalıştaylar düzenlemek sorunlara çare değil, ilave problemler yaratacaktır,” dedi. 

Sorunların çözümü için diyalog ve işbirliği gerekir

Gazeteciler Cemiyeti Başkanı, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’nın Türkiye’nin en önemli cemiyetlerini, meslek örgütlerini çağırmadan, fikrini almadan yapılan her düzenleme zaten meşruiyetten yoksun olacağı bilindiği halde son düzenlediği sanal toplantıda gazetecilerin özlük haklarını konuşmaya çalışmasının eleştiriye ve farklı fikirlere alerjinin son göstergelerinden birisi olduğunu söyledi.

Bilgin, “Keza, çok uzun süredir Türkiye’de özellikle çalışanların özlük haklarını, sorumlulukları düzenleyecek sanal medya düzenlemesine ihtiyaç olduğunu vurgulamamız ve daha önce kadük olan çalışmaya yaptığımız değerli katkılara rağmen, bütün önemli cemiyet ve sendikaların dışlanarak ‘ben yaptım oldu’ mantığıyla bir internet medyası taslağının ortaya atılmasının mantığını anlamak çok zordur” dedi.

Üst kurullar sansür organı olmamalılar

Bilgin, Radyo Televizyon Üst Kurulu’nun tarihinde ilk defa, bir adım sonrası yayın lisansı iptali olabilecek bir gelişmeye kapı aralayıp TELE 1 ve Halk TV kanalları hakkında beş gün yayın durdurma kararı verdiğini hatırlattı. Üst kurulun bazı üyelerinin başvurusuyla mahkemenin oybirliği ile “telafisi güç zarar doğabilir” endişesiyle TELE 1’le ilgili kararın yürütmesinin durdurulması kararı vermesini ümit verici bir gelişme olarak görmekle birlikte medya ile ilgili üst kurulların medya üzerinde tahakküm aracı haline getirilmesinin, muhaliflerin sesini kısma araçları olarak kullanılmalarının doğru olmadığını vurguladı.

Türkiye’de yıllardır “gazeteci kim” sorusuna cevap aranmakta olduğunu ve herkesin kendince bir gazeteci tarifinde bulunduğunu hatırlatan Gazeteciler Cemiyeti Başkanı, hayatını haber toplamak, yazmak ve yaymak ile kazanan tüm medya çalışanlarının ayrımsız gazeteci görülmesi gerektiğini belirtti. “Hep söylemekte, hatırlatmaktayız. Gazetecinin eğrisi, doğrusu, candaşı, yandaşı olmaz. Gazeteci haber yazar. Doğrudan yana olur. Ne ideolojinin, ne de bir siyasi partinin ya da güç odağının kalemşoru olmaz. Her zaman haberden, doğrudan yana olur, olmalıdır” dedi.

Özgür ve demokratik toplumlarda örgütlenme, ifade ve basın özgürlüğü, bilgi edinme, eleştirme, protesto etme ve gösteri düzenlemenin temel haklar olduğunu hatırlatan Gazeteciler Cemiyeti Başkanı, “İfade özgürlüğü ve onun temel bir öğesi olan basın özgürlüğü hem ulusal düzenlemelerle hem de uluslararası beyannamelerle bu nedenle teminat altına alınmıştır. İfade ve basın özgürlüğü önündeki her engel demokrasiye vurulan yeni bir darbe, engellemedir. İfade ve basın özgürlüğünün baskı altına alındığı, sansür, oto sansür mekanizmalarıyla sınırlandığı, yoksunlaştırıldığı ve hatta algı operasyonları yapılarak muhalif seslerin susturulduğu durumlarda demokrasiden bahsedilmesi mümkün değildir” dedi.

“Lozan bağımsız demokrat Türkiye’nin tapu senedidir”

Bilgin, 24 Temmuz’un hem Türkiye tarihi hem de Türk halkının refahı ve geleceği için çok önemli bir olayın da yıldönümü olduğunu hatırlattı. Gazeteciler Cemiyeti Başkanı, “24 Temmuz bağımsız Türkiye Cumhuriyeti’nin tapu senedi olan Lozan Antlaşmasının yıl dönümüdür. 24 Temmuz 1923’te imzalanan Lozan Antlaşmasıyla toprağıyla ve milletiyle bölünmez bir bütün olan Türkiye Cumhuriyeti’nin uluslararası camiada onurlu yerini almıştır. Ülkemizin birliği, beraberliği ve demokrasimizin sağlam temeller üzerinde ilerleyebilmesi hürriyet ortamının, basın özgürlüğünün, hukukun üstünlüğünün ve herkesin hukuk önünde eşitliğinin birbirinden ayrılmayacak önemde değerlerdir. Bu değerlere sahip çıkmak bugün her zamankinden daha anlamlı ve önemlidir” dedi.

Türkiye için Lozan Anlaşmasının bir uluslararası belge olması ötesinde anlamı olduğunu kaydeden Bilgin, “Lozan şanlı bir Ulusal Kurtuluş Mücadelesinin diplomatik zaferle taçlandırılması ve genç Türkiye Cumhuriyeti’nin sınırlarının dünyaca kabulüyle milletler cemiyetinde onurlu yerini alması olduğunu kaydeden Bilgin, “Demokratik, laik ve çağdaş bir ülke olma ülkümüzdür” dedi.