EROL ÜLGEN “ ARTIK SEYYAR GAZETECİLİK YAPIYORUM ”
Babasını küçük yaşta kaybetti, teyzesinin yanında ezbere dayalı eğitim onu okuldan soğuttu, Çetin Altan’ın yanında mesleğe başladı. Çeşitli gazetelerde çeşitli görevlerde bulundu, işsiz bir arkadaşına temsilciliği bıraktı kendisi muhabir olarak bir başka gazeteye gitti, Yurt dışına gitmeyi düşünürken Antalya’ya yerleşti, Film festivalini düzenleyen ekibin başında bulundu. Erol Ülgen anılarını anlattı…
Sırbistan Doğumlu Celalettin Emin Ankara Taşmektepten mezun olduktan sonra bir ” Atatürk Muallimi’ olarak çıktığı Anadolu da Saime hanımla tanışır ve evlenirler. Celalettin Emin, genç yaşta yaşama veda ettiğinde geride üç çocuk bırakmıştır.
Emeklilik için gerekli süreyi dolduramadığından Saime Hanıma, Atatürk’ün korumalarından ve Güreşçilerinden olan ağabeyi Faik Çelen’in yardımı ile bir iş kurulur. Saime Hanım, mesleği öğretmesi için Macar asıllı papaz mösyö Sali ile ortak yapılır ve Ankara’nın ikinci çiçekçisi olarak, Gelincik Çiçek evi açılır. Atatürk Bulvarındaki su tesisatı çalışmasında iş yerini su basar, dükkan değiştirilir, önce kadın şapkası dikmeye başlarlar ardından da abajur moda olur onu yaparlar.
1934 yılında Çarşamba’da doğan Erol Ülgen, henüz üç yaşındayken babasız kalmıştır. Annesinin çalışma hayatına girmesi ile Erol Ülgen de İstanbul’da teyzesinin yanındadır. 40 ıncı İlkokul ardından Gaziosmanpaşa Orta Okulu son sınıfındayken, 14 yaşında annesinin yanına Ankara’ya gelir. Teyzesinin ezbere dayalı ve ısrarcı eğitim sistemi Erol Ülgen’i okuldan uzaklaştırmıştır. Erol Ülgen anlatıyor:
“Teyzem, aile sıkıntıda olduğundan beni bir an önce ‘adam etmek’ için dersleri ezberletirdi. Bir yandan da Kuran okuyorum, tilavet kursu aldım, hatim indirdim, okumaktan bıkmış, usanmışım. Annemin yanına geldim, boşta geziyorum, annem çok üzülüyor tabi.
Ağabeyim, Anadolu Ajansındaki bir arkadaşına söz etmiş o da Çetin Altan’a gönderdi beni, yıl 1952. Altan, Dünya Gazetesi Ankara temsilcisi ama büro onun tek odalı evi. Biz bir köşede haber yazarken, Ahmet Altan kundaklı bebek idi. Oktay Ekşi de benden bir ay önce çalışmaya başlamıştı.
SEN GAZETEYE GİT
O günlerde belediye işçileri, sokak kedilerini topluyor ve çuvala koyuyorlardı, kediler çuvalı yırtıp sokağa dökülünce halk panikle kaçışmaya başlamıştı. Çetin ağabey bu haberimi çok beğendi ve detaylı haber veren ajansa benzeterek ‘Haven vari haber yazıyorsun, sen Hür Ses gazetesine git, daha iyi olur’ dedi, ben de gittim”.
Erol Ülgen’in burada yakaladığı casus haberi, sümen altında unutulmuştur, Cemil Sait Barlas’ın Son Havadis isimli akşam gazetesindeki çalışma temposuna da uyum sağlayamaz. Vatan Gazetesi Ankara temsilcisi Sabahattin Sönmez’in yardımcısı Kemal Bağlum ayrılmıştır, Erol Ülgen, teklif edilen bu görevi kabul eder. Onu temsilciliğe kadar götüren de öykü şöyle:
“1953 yılında Sabahattin Sönmez’in yanında işe başladım, ustamdır. Çok zarif, becerikli, çok güzel osmanlıca konuşan, sevgi dolu bir adamdı. Çok hanım eşi ile güzel bir ev düzeni vardı. Büro olarak zaten Bayındır sokakta, Mimar Kemal Okulunun karşısındaki bu evi kullanırdık.
Orası benim de evim oldu, itiraf edeyim, doğru dürüst yemeği, yemek yemeyi orada öğrendim. Sönmez 1956 yılında ayrıldı, temsilcilik bana kaldı. Tabi zorluklar da orada başladı. Patron Ahmet Emin Yalman aradı bir gün, Merkez Bankasının şu haberi bizde yok’ dedi. Bakındım yok öyle bir haber, sonunda öğrendim ki, resmi Gazetenin ilan bölümünden de haber çıkıyor…
Kitaplar alıyorum, ne bulusam okuyorum ama her gün de bir kazık yiyorum. Sonunda bültenleri, ilanları keşfettim, kendimi yetiştirmem 1960 ı buldu. Tevfik Fikret Dinçer yardımcım oldu, ardından Erol Aksoy geldi.
Yeni İstanbul’un Ankara Temsilcisi Mehmet Kemal, Mustafa Ekmekçi de onun yardımcısı. Sol görüşü nedeniyle de gazetede sorun yaşıyor, ben de herhalde biricik solcu gazeteciyim ki, ‘al bunu’ dedi, aldım.
27 Mayıs ihtilaline, gazeteye geldim kimse yok, haber yağıyor Mustafa Ekmekçi yok. Öğleye doğru telefonla aradı ve ‘ artık rejim kurtuldu, gazetecilik yapmaya gerek yok’ diyor, yıkıldım. İlk günlerde çok sıkıntı çektim. Kiminin askerlikten arkadaşı, kiminin akrabası falan derken millet haber topluyor, biz yaya kaldık. Daha sonra Fakir Baykurt aracı oldu, çok kızmama rağmen Ekmekçi işe döndü”.
GARDA KARŞILAMA
1950 lerde İstanbul gazeteleri patronlarının Başkent gezileri Gar’da başlamaktadır. Devlet Demir Yollarında yataklı vagonları, Wagon Lits adlı Fransız şirketi işletmektedir, zaten az sayıdaki kompartmanlarda seyahet edebilmek te bir ayrıcalıktır. Patronları Ankara Garında karşılamak, temsilcinin görevidir, bir taksiyle de büroya gidilmektedir. Erol Ülgen tanıdığım en iyi patron dediği Yalman’ı şöyle anlatıyor.
“Ahmet Emin Yalman ile atı yıla yakın çalıştım, her gelişinde Garda oldum, çantasını uzatmadı hiç! Çanta uzatan patronları duymuştum…
Liberal olduğu için Demokrat Partiye inanmak isterdi. Bizde partinin gücünü kudretini dikkate almadan haber yazardık. Bir defa bana ‘ Erol Bey, yanımdaki stünda bana muhalefet ediyorsunuz’ dedi, ben çizgimi değiştirmediğim halde bir daha tekrarlamadı.