BU GÜN, GAZETECİLİK YAPTIKLARINI SANMASINLAR!
Gazeteciliğe ortaokulda başladı, üniversitede patron oldu! Basın sektörüne girdikten sonra çok gazete değiştirdi, çok zaman essay typer da işsiz kaldı, yargıç karşısına çok free essay writer çıktı. Gazeteciliği ilkel dönemlerinde yaptı, telefonla haber yazdırdı, kurşun harflerle, klişelerle boğuştu, 27 Mayıs ihtilalinde Kızılay meydanında oldu. Kimi dostlukları bozuldu ama başarmakla her zaman öğündüğü Basın İş Sendikasını kurdu. Mesleğe birçok isimde kazandıran Atilla Bartınlıoğlu ile geçmişe bir yolculuk yaptık.
İttihat ve Terakkinin önde gelen isimlerinden, Yakup Cemil’in yakın arkadaşı ve Sadrazam Talat Paşa’nın üç yaverinden birisi olan Hasan Muhsin, Trablusgarp da ki sürgünden yurda dönüşünde yepyeni bir rejim ile karşılaşır. Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal’in bu örgütten sıcak baktığı birkaç kişiden de birisidir, İzmir’e yerleşmesi bildirilir. Siyaseti bırakır, mahrukatçılık ( ticareti) yapmaya başlar. Babasının lakabı olan Bartınlıoğlu’nu da soyadı olarak alan Hasan Muhsin, mutlu bir yaşam sürmektedir, 1931 yılında dünyaya gelen üçüncü çocuğuna da Atilla adını verir.
Atatürk’ün ölümden sonra İstanbul’a göçen aile çeşitli semtlerde kısa süreli kaldıktan sonra da Bakırköy’e yerleşir.
Atilla Bartınlıoğlu, Bakırköy Ortaokulunda gazetecilik yapmaya başlar! Her gün bir kartona yazıları yazar, sıra arkadaşı Altan Erbulak’da resimler. Üç yıl boyunca çıkar bu gazete. Kabataş Lisesi günleri başlar ardından. Yaramaz, ele avuca sığmaz Atilla Bartınlıoğlu, evi ile arası bir tren bir tramvay olan okuluna yatılı verilir. Okulda Hasan Pulur vardır onlardan büyük de Feyyaz Tokar. Futbola da ilgisi olan Bartınlıoğlu bir yolunu bularak Vefa Lisesine gitmeyi başarır.
FUTBOL DÖNEMİ
Lise son sınıfta Vefa Lisesine geçen Atilla Bartınlıoğlu okul futbol takımında da yerini alır. ‘Sol ayağım yoktur ama sol haf’ oynardım dediği futbol dönemi şöyle:
“ O zamanki takım kuruluşu bu günkü gibi değil. Kaleci, iki –müdafaa- bek, üç haf ve beş- muhacim – forvetten oluşurdu. Lise takımında başarılı olanlar da kulübe, İstanbul da üç büyüklerden sonra gelen Vefa takımına alınırdı. Başarılıymışım ki beni de aldılar. Kaptan Kör Galip (Haktanır), Vakvak Mustafa, Tatar Şükrü falan var takımda. Ben ayrıldıktan sonra da Galatasaray’dan Doğan Koloğlu, santrhaf olarak transfer edildi.
1951 yılında Mektebi Mülkiye’ye, Ankara’ya geldim. Sınav falan yok, giriş için yoldan geçeni çeviriyorlar ama zor okul. Yanında da Hukuk Fakültesi var, ben oraya da kayıt yaptırdım, ikisinde birden öğrenciyim. Bir süre sonra Mülkiyeyi bıraktım Hukuka devam ediyorum. Öğrenci arkadaşlarım Zeki Aslan ile Erdoğan Tokmakçıoğlu, bir dergi düşünüyoruz, ‘var mısın’ dediler, ‘varım’ dedim”.
ÖNCE PATRONLUK
Üç arkadaş, ‘Kara Karga’ adını verdikleri haftalık bir mizah dergisi ile işe koyulurlar. Önce öğrenciler arasında, ardından da tüm Ankara’da aranılan dört sayfalık bir yayını sahiplerinden biri anlatıyor:
“ Mizah ama kara mizah, herkese vuruyoruz. Yıl 1952,Ulus Gazetesi muhalefetin sesi iki bin satıyor, Zafer iktidarın sesi daha az, biz onları üçe beşe katlıyoruz. Dergi on kuruş, üç kişiyiz, daha sonra biri ayrıldı, bir de çizerimiz var, Halim Büyükbulut.
Dergiyi hazırlıyoruz, bastırıp dağıtıma veriyoruz, gelen parayı bölüşüyoruz, yeni sayıyı hazırlıyoruz, tekrar para verip bastırıyoruz falan.
Çok çarpıcı başlıklarımız oluyor. Birisi, o zamanlar bir dedikodu var, şarkıcı Mualla Mukadder ile başbakan Menders’in gönül ilişkisi üzerine. Bizim manşet, ‘Mualla Mukadder Menderes de boğuldu’… Bir diğeri ‘ Zeki Müren çocuk düşürdü’ çocuğa çarpmış da düşmüş…
Bu 97 hafta sürdü. Çünkü Ankara’nın ünlü Süreyya Gazinosunun sahibi Şerj isminde bir Beyaz Rus. ‘Şerj’in kirli çorapları’ diye bir şey yazdık, çok kızmış. Hukuk Fakültesinin Dekanı Muaffak Akbay’ın da yakını. O çağırdı, ‘ben burada oldukça sana diploma yok’ gibi şeyler söyledi, dergiyi kapattık ama okulla da aramıza bir soğukluk girdi”.
RÜZGARLI SOKAĞA GİRİŞ
Okuldan uzaklaşan, subay olan ağabeyinin evinde kalan Atilla Bartınlıoğlu, iş aramaya başlar. Cemil Sait Barlas’ın akşamları yayınlanan Son Havadis Gazetesi, gündüze dönmüştür ve Ankara bürosuna da elemen aramaktadır, Atilla Bartınlıoğlu polis adliye muhabiri olarak işe alınır. Faruk Taşkıran yazı işleri müdürü, Seyfettin Turan İstihbarat Şefi, Yurdakul Fincancıoğlu, Güngör Yerdeş de muhabir kadrosundadır. Bartınlıoğlu ‘mesleğimin en güzel günleri’ dediği dönemi şöyle anlatıyor.
“ Son Havadis, Ulus Gazetesinin yavrusu, partide sol kanadı temsil ediyor, sloganı ‘amacımız sosyal güvenliktir’ ve mavi başlıkla çıkan ilk gazete.
Çok başarılıyım, mutluyum, teşkilatta çok iyi dostlarım oldu, cinayete polisten önce gidiyorum diye bilirim. Mayk Hammer romanları moda, adım da ‘Mayk’ olmuş, ünlüyüm.
1954 yılı, bir gün DP’nin yayın organı Zafer Gazetesi İstihbarat şefi Turhan Dilligil beni çağırdı bir de Yurdakul Fincancıoğlu’nu istiyor, Yazı işleri müdürü de Fatin Fuat. Bizi Çetin Altan yetiştiriyor, sol çizgide gençleriz, üstelik Yurdakul da akrabası fakat ücret iki katı, 250 lira. Yurdakul ‘sen git’ dedi ben gittim, o birkaç ay sonra geldi, kısa süre sonra da Cumhuriyet bürosuna geçti, ben kaldım bir yıl kadar. Kadroda; Atilla Onuk, Nihat Ülkekul, İlhan Çevik, sporda eski kaleci Sacit Öget, yardımcısı da Mehmet Ali Kışlalı, Erdoğan Tokatlı da bizim yanımızda başladı.
Girişte bir form dolduruyorduk. Hangi parti taraftarısınız diye bir soru var, ben ‘CHP’ diye cevapladım, onu bulmuşlar, kovuldum. Polis Adliye muhabirliği o günlerde sadece Ankara gazetelerinde var, muhabirleri de Turgay Üçöz, İbrahim Cücenoğlu, Teoman Karahun, Engin Viranyalı fakat en deneyimlimiz de Tuğrul Aşuroğlu ”.
YAŞAMI DEĞİŞİYOR
Atilla Bartınlıoğlu, siyasi tercihi nedeniyle işsizdir. Usta gazeteci Mekki Sait Esen milletvekilidir ve bazı gazetelerin de Ankara temsilciliğini yapmaktadır. Dilligil devreye girer ve Mekki Sait’in yardımcısı olmasını sağlar. Bartınlıoğlu, yaşamını değiştiren o geçişi de şöyle anlatıyor.
“Mekki Sait, Yeni Asır ve Son Posta’nın Ankara temsilcisi hem de milletvekili, yetişemiyor. Maaşım 450 lira. Kısa bir süre sonra Ethem İzzet Benice’nin Son Telgraf gazetesi de bağlandı bize, ardından işadamı Mahmut Karabucak’ın Adana’da çıkan Vatandaş Gazetesi ve DP’nin yayın organı Havadis. 1955 yılında benim maaşım 800 lirayı buluyor, çok iyi para daha da önemlisi artık politik muhabirim ve TBMM ye gidiyorum…
GENÇLERE ÖĞÜT
Meclis günleri gece yarısına kadar çalıştığımız olurdu. Gençlerin kulağına küpe olsu bu sözlerim, şimdi gazetecilik yaptıklarını sanmasınlar!
İkinci Meclis binasında basın locası falan yok. Ufak bir teras var, sekiz on kişinin oturabileceği bir de divan, yer bulamazsan ayaktasın, tutanak almak ne demek, Meclis içinde dolaşmak söz konusu bile değil.
Genel Kurulu izleyecek, not tutacaksın, bilgilerin hepsi bu.
Sonra büroya gideceksin, tek telefonda şehirlerarası yazdırmaya başlayacaksın. Bağlanır bağlanmaz, bağlanır kesilir araya Jandarma girer, hele bir de üç beş gazete oldu mu yandınız.
Bir tek Yeni İstanbul gazetesinde teleks vardı, Kemal Kurşunluoğlu temsilci muhabir de Levent Esmer. Levent zaten çok zeki, haberi hızlı toplar hemen de geçer ve bizden saatler önce Karpitçe yerini alırdı…
Benim kuşağım; Kamuran Özbir, Yurdakul Fincancıoğlu, Güngör Yerdeş, Erol Ülgen, Niyazi Kotay, Seyfettin Turan, Ecvet Güresin, Nizam Payzın, Orhan- Erdoğan Tokatlı, Oktay Ekşi, Bekir Çiftçi, Mehmet Ali Kışlalı, Kemal Bağlum, Mücahit Beşer, Nilüfer Yalçın hep bu sıkıntıları çektik”.
Bartınlıoğlu’nun işsiz kalmasının öyküsü de şöyle.
“ Menderes’in ünlü ‘siz isterseniz şeriatı da getirisiniz’ sözü. Ben bunu her gazeteye geçtim. Nedenini hala çözemiyorum, DP’nin yayın organı Havadis bu haberi manşet yaptı bir de imzamı koydu, tabi kovuldum”.
BÜLÜKBAŞI’YA TANIKLIK
Siyasetin kaynadığı 1957 yılında Tercüman Gazetesini Cihat Baban alır. Emil Galip, İlhan Selçuk yazarlardır, yeni kurulan Ankara bürosunda Muammer Yaşar ve Teoman Karahun vardır, Turhan Dilligil’in önerisi ile Bartınlıoğlu’da kadroya girer ve hapisten politikacı kurtarır: